Sonun Başlangıcı ...

Image title

 Hayatın ağırlığını taşıyamayan bir genç,

Kendini bir tren istasyonuna doğru attı.

Raylara yatarak hayatına son vermeyi düşünürken,

Karşı yönden gelen tren vagonlarında saçları deli gibi uçuşan bir kız gördü.

Kız ise bütün dikkatini raylarda yatan çocuğa vermişti.

Gözlerini kapatan saçlarını bir anlığına geriye doğru savurduğunda,

Gençle göz göze geldiler.

O anda kalbinde bir sızı hissetti.

Bir zamanlar aynı rayda yatan o kız çocuğunu gördü.


 Tren yavaşladığında vagondan atladı ve gence doğru hızlıcı koşmaya başladı.

Aralarında çok kısa bir mesafe kalmıştı.

Genç doğruldu ve ayağa kalktı.

Bir kaç saniye sonra kız,

Genç çocuğun yanına geldi.

Gözlerindeki yaşları gören çocuk sordu.

-Neden bu telaşın.

Genç kız;

-Kendimi sende gördüm.

Göz yaşlarını usulca sildi.

-Beni tanımıyorsun bile ?

-Ben seni rayda gördüğüm o çok kısa zamanda tanıdım.

Kader onları hayatın en ince çizgisinde buluşturmuştu.

Bu buluşma sonun başlangıcı olacaktı.


 Genç hayatını sonlandırmak için gittiği o istasyonda aslında hayatını geri kazanmıştı.

-Zorlandığım zamanlarda çıplak gök yüzündeki yıldızları izlerdim.

-Parlayan ışıklar altında hayallere kapılırdım.

-Yıldız kaydığında bir dilek tutarsınya hani.

-Heyecanlanırsın ve en temiz duygular çıkarya ortaya...

-"Acaba derdi nedir? Neden pes etti ? " diye sormassın.

-Ve hiş düşünmessin aydınlığın sönmesi nasıl şans getirir ki insana ?

-Hep kendimi o yıldıza benzetirdim.

-Acaba bende sönüp kaybolsam,arkamdan mutlu olurlar mı acaba ?

Genç kız çocuğun anlattıklarını dinliyor,

Gözlerinden akan yaşlarıda ondan gizliyordu.

İçinde hüzünle birlikte inanılmaz bir mutluluk vardı.

O gün hüznün kol gezdiği o yerde mutluluk gonca veriyordu.


 Hayatlarındaki zorlukları bir kenara bırakıp yaşamak için buldukları tek nedene sıkıca sarıldılar.

Çok kısa zaman içinde bir birlerine kenetlendiler,

Aşkın bir üst safasını keşvettiler.

Eksik taraflarını bir birleriyle tamamlıyorlardı.

Bazen bir kardeş misali gülümserlerken,

Bazen bir baba gibi birbirlerine sahip çıkıyorlardı.

Özlem duydukları sıfatlara bürünüyorlardı.


 Sokaklarda yaşamaktan her ne kadar mutlu olsalarda,

Hayatlarını değiştirmeye karar verdiler.

Şehrin halinde iş bulup çalışmaya başladılar.

Zaman hızlıca akıp giderken,

Biraz da olsa para biriktirdiler.

Hayatlarını birleştirmek istediler ve başardılarda.

Küçük,sıcak,samimi bir yuva kurdular.

 

 Mutluluk gün gibi doğarken üzerlerine,

Bir anda ortaya çıkan karanlık bulutlar mutluluğun ışığını kesti.

Hayatlarını bırakmayan hüsran o gün genç kızı hayattan hiç beklenmedik şekilde çekip aldı.

Asfaltta yatan eşini gören genç hızlıca ona doğru koştu.

Yere çoktü ve başını dizine koydu.

Daha henüz ölmemişti,

Onun gözlerinin içine bakarak hem gülümsüyor hemde ağlıyordu,

Gözlerini kapattığında,eşinin elindeki fotoğrafı gördü.

Bir bebeği olacağını orda öğrenmişti.

Genç adam hıçkıra hıçkıra ağlarken,

Birden bire eşinin sesini kulağında yankılandığını hissetti.

Ona sesleniyordu.

Gözlerini açtı ve eşinin kahvaltı masası hazırladığını gördü...

Hemen kahvesinin yanında duran bir de resim vardı.

Rüyanın şokunu üzerinden atlatamamıştı,

Eşinin gözlerine doğru baktı ve ona sıkıca sarıldı. 

Genç kadın;

-Ne oldu ?

-Hiç sadece bir kâbus...

-Masada ki resmi farkettin mi ?

Gözleri doldu.

Bir çocuğu olacağını öğrenmişti.

Büyü bozulmamıştı.