Hiç Olmak

Yağmur yağıyor.. Yağmasını istemediğim halde sırf bana inat olsun diye hem de. Sonunda ne olacağı umrumda olmuyor. Altında kalıyorum sadece ve biliyorum altında kalmak üstündekine güç veriyor. Odamdan dışarı çıkan tek bir pencerem var o da odamda saklanıyor, korkuyor yağmurun bu derece ısrarlı hallerinden ardında saklarken beni, benim de öteme geçemeyen her şeyin ötesini. Hızlıca yağan diyemeyeceğim kadar huzursuzluk veriyor bu hızlılık. Oysaki yağmak misafir olmak gibidir bedene. Hoşça misafir, boşça can yakan değil. Sahi boş demişken odam geliyor gözümün önüne ya gözümün önünden hiç gitmeyecek kadar korku doluyor büsbütün gözümün baktığı tüm görmeler. Karanlığın hapsinde yatan azılı bir suçlu gibi, cezası mühebbet. Ne bir ümit ne de bir umut barındırıyor içinde, geçmiş gibi. Geçmeyen geçmişin izi duruyor renksiz duvarlarda. Ardından kurtuluş yolunu andıran küçük bir pencere ve en sonunda hiç. Bir yere varmaya çalışıyorum boyumun kısalığına aldırış etmeden yüksek yerlere dikiyorum gözümü, yükseldikçe yerle bir oluyorum. Bakışlarım toprak kadar karayken ömrümün hatrı kalıyor bütün gelerceklerim için ortalama kırk yıl kadar. Bu kadar zoruluğun üzerine çıkıyorum bir de, inerken yuvarlanıp kafamı gözümü dağıttığım bir yerdeyim şimdi. Avuç içlerim daha önce hiç acımamış gibi büsbütün sızlatıyor beni, devamı gelmiyor bu hiçliğin. Aslında hiç olmak.. Hiç olmak öylesine anlatılmaz ki burada özür dilerim anlatamıyorum…