Hasret Kaldı Kızın Sana Anne

Seni benden ayıran o bir avuç toprağına,

Her gece rüya gibi masallar anlatan meleğime,

Gelecekteki güzel günlerin gölgesinde,

Hasret kaldı kızın sana anne.

Sensiz vakitlerde yankılandı çığlıklarım,

Dağlar, taşlar hepsi birden oldu mezarım.

Şu yokluğuna bir çare anne,

Artık kalmadı dermanım.

Hayat büyük geliyor bedenime.

Sanki bir anda tüm yükler bindi üzerime.

Nereye baksam sen varsın gözlerimde.

Ben de geleyim meleğimin cennetine.

Gidişinin ilk günü düştü gönlüm gökyüzüne,

Kokun gelir ya aklıma…

Bir sızı oluşur burnumun direklerinde.

Kızın seni çok özledi anne.

Her gece söylediklerin gelir hayallerime.

Süt kokmuş ellerim, eller,ne değdiğinde.

Küçük bir kız çocuğu gibi yolumu kaybettim.

Ninnimi duyamıyorum neredesin anne?

Kalbimin sesini dinlerdi ya hani doktor öncelerde,

İlaçlar yazardı sonra hemen iyileşeyim diye.

Şimdilerde doktor doktor gezdim, oldum pervane.

Çaresiz bir dert oldu kızına sensizlik anne.

Dua dua yerin var gönlümde.

Ne zaman içim yansa ellerim kalemlerde.

Satır satır dökülüyor önüme,

Kokunu harta kılan kelimelerde anne…

Her geçen günde olmayan yapraklar düştü gölgeye.

Kimi zaman gündüz, kimi zaman gece.

Kimi zaman kavuştu, kimi zaman hasret kaldım sana anne.

Ve nice mevsimler gelip geçti böylece.

Bir bayram geldi, sen yoktun anne.

Şekerlerim de yoktu o zamanlar.

Mahşer yeri gibi olan evimiz tenhalaştı gözümde.

Bir bayram geçti, sen yine yoktun anne.

Daya sayamayacağım birçok gün…

Ve hepsinde var ki senin eksikliğin,

Olmuş boğazıma düğüm düğüm.

Kaldırır mısın beni annem olur da düşersem bir gün?

Kime sorsam dediler ki cennette.

Geçen gün öğretmenim söylemişti derste,

Cennet annelerin ayakları altındadır diye.

Gelsem yanına, uzansam ayaklarının altına,

Alır mı Allah beni de yanına?

Ey toprak!!

Misafir oldu annem sana

Karanlıktan çok korkar koru onu, sakla.

Yalnızlık kokma sakın üzerine yağan yağmur sonralarında.

Esen rüzgarlarda kızın diye kımılda,

Hasretimin esintisidir her gelen senin yanına.

Ve zamanında tuttuğum gülü tut, bırakma.

Bülbülü ben olacağım yarınlarda.

Kıskanırım anne kara topraktan seni.

Nedendir bilmem ağlayınca babam veriyor elindeki şekerleri.

Her gece okurum Yasin-i Şerif’i, Kur’an’ın kalbini,

Hediye ederim ruhuna, güzel bulsun yerini.

Kıskanırım anne bembeyaz kefenden seni.

Benden daha çok sarılıp, alıyor nefesini.

Belki de sana giydirilen meleklerin elbisesi,

Olur da üşürsen bir gün, örtün rüzgarın esintisini.

Mürekkeple harmanlanmış yaşlarım yıpratıyor defteri,

Kızın seni bir kez daha özledi.

Umuda düşkün hayallerim sıralanıyor şimdi.

Satırlara ne oldu, kıskandılar sanki seni.

Çok uzatmayacağım artık hikayemi.

Yarınları bilmem ama zor geçiyor kızının vakitleri.

Yanında bana da yer ayır annem,

Bu dünyada değilim ebedi.

Kavuşacağımız gün bitecek kızının hasreti.

Buluşturacak bizi kara toprak gül ile bülbül misali…