Acı

Çok sevdiğin bir şeyi unutmak zordur. Canından can gider insanın. Fakat elinden bir şey gelmez. İşte bu acıdır. Misal, çok sevdiğin birini kaybetmek... Unutmak zorunda kalmak. İstemeden de olsa silinir ya zihninden. Önce kokusu, sonra sesi ve yavaş yavaş da kahkahası unutulur. Sonra yaşamayı da unutur insan. "Ölenle ölünmez" derler ya, ben hiç inanmam bu söze. Ölenle ölünür. Tükenir insan zamanla. Ölen kişinin isminin geçtiği yerde boğazı düğümlenir. O kadar anlatmak istediği şeyler, atmak istediği çığlıkları olsa da susar. İçinde biriktirdiği hayal kırıklıklarını atmak ister ama yapamaz. Her gece kafasını yastığa koyduğunda hıçkıra hıçkırı ağlayan insan mezarlığa gidince tek bir damla gözyaşı dökemez. Neden bilinmez ama acı böyledir işte... İçini yakarken dışarıya duman vermez. Buna alışmak zordur. Özler insan sarılmak ister, koklamak ister. Hep istek olarak kalır bunlar... Bu kadar acının da bir bitişi vardır elbet. Alışır insan yokluğuna. Gülümser. Bence çok gülen insanlar çok acı çekmiş insanlardır. "Onlar hayatı derinden yaşamışlardır." Cemil Ongun'un da dediği gibi; Elmas nasıl yontulmadan kusursuz olmazsa insan da acı çekmeden olgunlaşamaz...