Ölüm

Hepimiz ölmek üzere hayattayız. Burası kalabalık gelinip yalnız gidilen bir gezegen. Burası kirpiklerinde asılı kalmış son bakışları bırakıp gitmek için gelinen bir yerküre.. Burası dünya yahu burası bu kadar işte !.
Burada ölümler az önce ağlamış kadın yüzü kadar yıkıntılı ve rasyoneldir. Cümlelerin son kez kurulduğu, sevginin kepaze edildiği ve sonunda bohçayı kucaklayıp gidilen yerdir. Bir keresinde örümcek ağının tam ortasına düşmüş bir sineğin titrek bacaklarında izlemiştim ölümü..
Ölümden öte ölümler vardır mesela. Bir parmaklığın ardında hasretinden ölümü arzulayan yaşlı ruhlardan bahsediyorum dinleyin ! Yahut bir sürgünden yıpranan güzel sevgilerin ölüme on kala hissettiği soğuk dudaklardan bakıyorum yaşadığınız dünyaya. 
Babalar ölür. Devrilir o vakit ruhunda ki yüksek dağlar.
Analar ölür. Ölüm yetim kalır o an sen zaten çürümüşsündür.
Çocuklar ölür. Ana yüreği kuştur. Azad kabul etmez !.
Sevgililer ölür. Ölüm bir hicret olur. Yüreğinin paçasından sarkıp sürükler seni. 
Kapandı sanılan yaranın tuza olan tutkusudur ölüm.. Tatlı hatıraların acılarıyla birleştiği kudretli bir noktadır. Hikayenin bitmesi gerektiğini bildiren bir tellaldır ölüm. 
Ölüm, yıldızlı karanlıklar kadar güzel , korkunç ve muhteşem bir elvedadır. Büyük bir karadeliktir.
Ruhunu alıp götürecek son trendir..
Ölüm size sizi fısıldayan tek musikidir. Ölümü dinleyin..!