Ölüm Vardır Ölümden Önce

Image title

Bilmediğiniz bir sokakta yalnız başınıza kaybolduğunuzu farzedelim, ıssız sokağın belirsiz yolları, tıpkı hayat gibi. Lakin biliriz ki hayat yolunun tüm sokakları tek bir çıkmaz sokağa çıkar. Zira asıl silik, bulanık ve sonsuz yolculuk da bundan sonra başlar. O yola giden kapı sadece bir defa açılır, ardınızdan da sonsuza dek kapanır. 

Ölümün tanımı için derler ki ''Herhangi bir canlının yaşamının ne bir şekilde son bulması, ruhun bedenden ayrılmasıdır.'' Yani ruhumuz uçmağa varır, bedenimizin yaşamı son bulur. ''Akan bir film şeridinin tek kare donan fotoğrafı gibidir ölüm'' demiş şairimiz.

''Ölüm vardır, ölümden önce gelir.'' der aynı şairimiz, aynı şiirinde. Öyle ölümler vardır ki bedenden önce ruh ölür. Ne demiştik ölüme, yaşamın son bulması... Bir hapishanede yahut da bir savaşın ortasında ne kadar yaşamış sayılır ki insan? Masmavi denizler kızıla boyanmışken, ve bu kızıllığın sahibi batan güneş değilken, mahalle aralarında, sokaklarda, şen kahkaha sesleri değil; acı çığlıklar duyulurken, atılan bomba sesleri iftarı değil; ölümü haber verirken, ezan sesleri değil; silah sesleri tüm ülkeyi sarmışken, top oynarken ayağına küçük bir taş takılıp düştüğü için değil de; insanın bakıp hayaller kurduğu, aşık olduğu gökyüzünden; aynı insanın hayallerini yıkan bombalardan biri evlerini enkaza çevirdiği ve o enkazın altında kaldığı için yaralanan çocuklardan bahsediyorum. Bu insanların hayalleri, aileleri, çocukları ölürken, ne kadar yaşamış -yaşıyor- sayılabilirler? Peki bu insanların hayallerini, ailelerini, çocuklarını öldüren; acımadan bunca acıyı yaşatan insanlık yoksunu insanlar ne kadar yaşamış sayılırlar? İnsanın yaşayabilmesi için bir kalbi olması gerekmez miydi?

   ''Seni dağladılar, değil mi kalbim,
    Her yanın, içi su dolu kabarcık.
    Bulunmaz bu halden anlar bir ilim;
    Akıl yırtık çuval, sökük dağarcık.''

                                                      Necip Fazıl Kısakürek. 

                       

 (Alıntı yaptığım sevgili şairlerimiz Adil Erdem Bayazıt ve Necip Fazıl Kısakürek'in ruhları şâd, mekanları cennet olsun)