Senin Adın 'Damra'

Hızlı geçiyordu günler, Abdullah gün geçtikte büyüyor, babasına benzerliği ile dikkat çekiyordu. Lise çağına geldiğinde okulun futbol takımının kaptanı durumundaydı. Babası futbolla ilgilenmesini istemiyor, derslerine önem vermesini istiyor lakin bir türlü başaramıyordu. Gizlice maçlara kaçıyordu, eve geç gelmeye başlamıştı. Bir akşam eve dönerken bir hocanın camiden çıkıp evine doğru gittiğini gördü, arkasından iki kişi hocayı takip ediyordu, takıldı peşlerine. Fazla gitmeden kuytu bir yerde hocadan parasını istedi iki kişi, hoca korkmuştu elini cebine soktuğu an Abdullah ivedilikle yaklaştı yanlarına ‘Ne oluyor burada’ dedi. Afalladı birden hırsızlar hemen bir tanesini ittirerek ötekinin üstüne yürüdü Abdullah, çok cesaretli idi. Hırsızlar Abdullah’ı hemen tanıdılar Mehmet Bey’in oğlu, başlarına bela alma korkusuyla hemen kaçtılar. Hoca teşekkür edip ismini sordu Abdullah benim ismim dedi, benim ismim de İsmail dedi hoca, Abdullah isminin güzelliğini ‘Allaha kul olan ‘ anlamına geldiğini anlattı ona. Tanışmaları ve bir birlerine kaynaşmaları kısa zaman aldı. Abdullah ve İsmail iki ahbap olmuşlardı.

Zaman bu ya hızlıca ilerlemekte idi, İsmail Hoca’yı ziyaret etmek için namazdan önce camiye girdi Abdullah, İsmail hoca siyer dersi işlemekte idi talebeleriyle, konu Peygamberimizin sütkardeşleri idi. Damra ismi geçti, kulağına hoş gelmişti Abdullah’ın. Damra, Abdullah Damra, Abdullah Damra Aksoy. Dersten sonra İsmail Hoca’ya söyledi bu isim çok güzel diye, kendisinin kullanmak istediğini en azından mahlas olarak kullanmak isterim dedi. İsmail hoca’nın hoşuna gitmişti. Ona bir kitap verdi bu duayı her zaman aksatmadan oku ve evden öyle çık dedi. Sen nasıl istiyorsan o senin ismindir dedi. Ve artık Abdullah’ın isminin yanında ‘DAMRA’ ismi de vardı. Abdullah hemen kitabı açtı ve okudu;

“Euzu bi-kelimâti’l-lahi’t-tâmmât min gadabihi ve ikâbihive şerri ibâdihi ve min hemezatişşeyâtiyn veen yahdarûn.

Bu nedir diye sordu Abdullah. İsmail hoca söyle açıkladı.

Hizbi Azam duasının okunmasında çok büyük sevaplar vardır. Maddi ve manevi belalara karşı koruyucudur dedi.