Bir Akif Lazımdı

Mehmet Ragıf daha sonra Mehmet Akif Ersoy (20 Aralık 1873-27 Aralık 1936) Türk şair,veteriner hekim,öğretmen,vaiz,hafız,Kur'an mütercimi ve siyaset adamı..
''Vatan Şairi''ve ''Milli Şair'' ünvanları ile anılan İstiklal marşımızın yazarı.İstiklal Marşımızın yanı sıra Çanakkale Destanı,Bülbül ve 1911 ve 1933 yılları arasında yayımladığı yedi şiir kitabındaki şiirleri bir araya getiren Sefahat en önemli eserlerindendir.Bir çok dergide yazarlık yapmış, Kurtuluş Savaşı yıllarında 1.TBBM'de yer almıştır

Yukarıdan da anlaşılacağı üzere şair ve devlet adamıdır Akif..O bütün bu milli mücadele yıllarındaki çetin süreçleri milleti ile beraber yaşamış,devlet adamlığının da verdiği sorumlulukla bu aziz Milletinin içinde bulunduğu durumu çok iyi analiz etmiştir.O herşeyden önemlisi aynı zamanda memurluk yaptığı yıllarda halkın nabzını iyi tutmuş ve sürekli iletişim içinde olmuştur.Belkide bu sorumluluk ilerleyen yıllarda İstiklal Marşımızı yazmanın sorumluluğunu yükleyecektir onun omuzlarına..Aynı zamanda edebiyat aşığı ve bir öğretmendi de Akif..Öyle ki Resmi Gazete'de ve Servet-i Fünün dergilerinde şiirleri ve yazıları yayınlanmıştır.

Uzun mücadeleler sonucunda Ulu Önder Atatürk öncülüğünde destansı başarılara imza atarak bir milletin yeniden doğuşuna şahit olmuştu Akif..Bu şehadet artık bu güzide Millete bir marş yazma ihtiyacını doğuruyordu..Nitekim bu fikir kendisine ilk iletildiğinde önce konulan para ödülü nedeniyle karşı çıkmıştıt.Fakat gelen bütün şiirlerin yetersizliği nedeniyle bu işi Akif'in yapacağına dair kanı oluşmuştu..Bu kanı meclise de hakimdi.En nihayetinde görev gene Akif'e düşüyordu.Bütün bunlar neticesinde,artık sorumlulktan kaçmamış ve kabul etmiştir.Bir çok şair bu kabulden sonra şiirlerini yarışmadan geri çekmişlerdir...

Böylece şairin orduya ithaf ettiği İstiklal Marşı,17 şubat günü Sırat-i Müstakim ve Hakimiyet-i Milliyede yayımlandı.Hamdullah Suphi bey tarafından Mecliste okunup ayakta dinlendikten sonra 12 Mart 1921 cumartesi saat 17.45 de ulusal marş olarak kabul edildi. Âkif, ödül olarak verilen 500 lirayı Hilal-i Ahmer bünyesinde, kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken Dar’ül Mesai vakfına bağışladı..