Haydi Bakalım Sokağa...

Çocukluğumuza dönmek istiyoruz. Kimimiz 30'unda, kimimiz 50, kimimiz 60'da. Ama hep bir dönüş hikayesi var aslında. Yaşınız şimdiki zamanda kaç olursa olsun dönüş yılı ortak. Yapılacak aktiviteler, yenilecek yemek tatları, oynanacak oyunlar ortak.

Keşke şimdi çocuk olsaydık da şunları yapsaydık dediğimiz şeyler herkesçe değer buluyor. Özlem arttırıyor. Geçmişte vermediğimiz kıymeti - belki de öyle zannettiğimiz- şimdi yad ederek vermeye çalışıyoruz aslında. Unutmamaya, unutturmamaya...

Ama canlandırmıyoruz. O kadar zevk aldığımız, deli gibi özlediğimiz ve çocukluğumuzun en güzel yılları olarak adlandırdığımız geçmişi yaşatmıyoruz.

Nesil değişiyor evet. Bizim bırakın 2-3 yaşı, ilk bilgisayarla tanışmamız lise, üniversite zamanındaydı. Teknoloji gelişti evet. Bizim ilk cep telefonlarıyla tanışmamız hemen hemen yine aynı dönemdeydi. Bizim oyuncağımız çok fazla yoktu evet. Çamurdan bardak, yapraktan tabak, tuğladan kına yapardık. Evimiz yoktu evet. Hemen hemen hepimiz kirada otururduk, mahalledeki bakkaldan alışveriş yapar, gerekirse veresiye yazdırırdık. Muhabbetlerimizde de bunları hiç dile getirmezdik. Ama güzeldi.  Ama yaşanasıydı.

Şimdi geldik bugüne.

-Evin var mı?

-Araban var mı?

-Telefonun Akıllı mı?

Hadi arttırıyorum - Kapıcınız var mı?

-Kaç kere servise çıkıyor? - Aaa bizimki 1 kere çıkıyor servise. - Aidat ne kadar ki sizde? - He bizimki o kadar yüksek değil canım...

Demem o ki efendiler; zaman değişti ama biz değişmedik. Yine aynı kişileriz. Yaşımız büyüdü, olgunlaştık ve yeni nesile uyum sağlamaya,yetişmeye çalışırken kendimizi nasıl da unuttuk değil mi?

Bırakalım şu antin kuntin telefonu, bilgisayarı, tableti bir süreliğine. Çıkalım çoluk çocuk kırlara, sokaklara. Bir tazeleyelim geçmişi.

Hem düşünsenize 10 yaşında yaptığınız çamurdan bardakla 30-40 yaşında yaptığınız bardak aynı olur mu? Bir birikim var sonuçta. ;)

Haydi Bakalım Sokağa...