Fedakarlığın İnsancası

Fedakarlık, kıymet verdiklerini daha kıymet verdiklerin uğruna karşılık beklemeksizin terk edebilme becerisi. Ve bu beceriyi icra edebilmek için akıl, mantık, irade gibi şeylere ihtiyaç yok. Çünkü yeri geldiğinde bir ceylan yavrusu için canını feda ederken bir aslan da aç kalmaması için tek öğününü evladına feda edebilir.

Peki insanı insan yapan, diğer varlıklardan ayıran ne ola ki diğer varlıklar için sıradan sayılabilecek bu davranış; ala-yı ıliyyin merdiveni haline gelmekte?

İnsanı insan yapan onun vazifesi, kainattaki işlevidir: tanımak ve tanıttırmak. Rabbimiz kendisini insana bildirmek için onlarca varlığı aracı eder ki insanoğlu elindeki en büyük güç olan "bilinç" nimetinin hakkını verebilsin . İradesini ne için kullanacığını farketsin, neyi kime ne için feda edeceğini ayırt etsin...

Kısaca insanı insan yapan Rabbi için, inandığı değerler için, feda edebilme şerefine sahip olması ve bunu bilinçli yapabilmesidir.

Biz her türlü insani vasfı Efendiler Efendisi'nden (sav) öğrendiğimiz gibi feda edebilme sanatını da yine ondan öğrendik.

Hz. Hatice'yle beraber koskoca serveti son kuruşuna kadar Allah yolunda feda etti, biz öğrendik ki; O’nu tanıtmak için alakayı kalbe değmeyen mal mülk feda edilir, Uhud’da dişini feda etmesinden öğrendik ki; O’nun adı için can feda edilir. Hanesinde uyuyacak yatağı yoktu, yüzündeki sedir izinden gördük ki; dünya rahatı feda edilir canlar canına... Baba yurdu Mekke feda edilir, Kabe’ye hasret çekilir senelerce O razı olsun diye..

O'nun ashabı öğretmenlerimiz oldu... Kime neyi neden feda edeceğimizi anlattılar birer birer...

Hz. Ebubekir gibi ana – baba feda edilsin, Hz Ali gibi ömür feda edilsin de uzanılırken sedire, Hz. Ömer gibi feda edilebilsin ki mal mülk ve para; Allah ve Resulü bırakılabilsin ardında kalanlara..

Yaratılmışların en şereflisi her zaman olduğu gibi yaşayarak öğretti bize feda edebilmeyi.

İnsanca fedakarlığı da ondan öğrendik her insani vasıf gibi..