İstanbul Geçiyor İçimden

       Koskocaman bir hayat koy ortaya acısıyla tatlısıyla biraz hüzün biraz umut serpiştir üzerine bir de olmazsa olmazlar var. Üzüntü , acı , keder , mutluluk , nefret , kin , öfke , aşk… Ama en önemlisi bir şey vardır. Kimse anlamaz bunun değerini bilmezler çoğu bunun ne demek olduğunu. Okuyanlar kızmasın hemen. Ters bir düşünce yer etmek istemem kafanızda ama benimle ortak noktası İstanbul olanlara sorarım. Nedir İstanbul sizin için? Aile mi ? Arkadaş çevresi mi? Gece çıkıp gezmek mi? Siyahmı , beyazmı farketmez… İstiklal mi? Bağdat mı? Biliyorum bir çoğunuz buldu cevabı… Gözyaşları satır satır akar göz bebeklerinden… Arka fonda çalan hafif bir ney… Kimi zaman arabesk , kimi zaman klasik , kimi zaman da çağa ayak uydurmak için rock-rap. Ne farkeder ki? Yaşlar akmaya devam eder o sıra. Ağır ağır; soğuk, o buz gibi havada adımlarını atmaya başlarsın dengeni kaybedersin dersin yoksa soğuktan mı diye?

       Yavaş yavaş kulaklarına denizin Caddebostan betonlarını dövme sesi gelir. Gözyaşları hala durmaz. Akmaya devam eder ısrarlı bir şekilde. Doğrulur ve herkesin denize baktığı anda sen gökyüzüne kaldırırsın başını yalvarırcasına. Yıldızlarda kaybolmak belki de onlardan bir tanesi olmak istersin o an. Ah be yeditepeli İstanbul… Senle ağlamak bile farklı… Koşuşturmaca güneş doğmadan başlar yeditepeli şehirde. Sokakta yürürken izlersin insanları. Farkedersin o an aslında hepsi aynı şeyin peşinden koşuyorlar.İnsan yığınları arasına girersin.Çaresizce çırpınan insan bedenleri. Kimse kimseyi tanımaz. Her suratta aynı ifade. Her insanı gördüğünde aynı filmi izlermiş gibi olursun. Ya da dejavu mu desek biz buna? Ne farkeder ki? Artık çıldırma noktasına gelirsin. Konuşmak , anlaşmak , gülmek hatta paylaşmak için yeni bir yüz ararsın kendine. Ama bulamazsın. Ah be yeditepeli İstanbul… Senle çıldırmak bile farklı… Yeditepeli şehrin insanısın.

       İster istemez bir ortamın olucak. Onlar da olmasa zaten az önce anlattıklarımdan sonra siz nasıl yaşıyorsunuz sorusu yöneltilebilir.Ama arada kendini İstanbul’dan biran olsun kurtarıp , bir an olsun unutup herşeyi , bazı şeyleri onarma amacına gidenlerde var. Onlardan biriyle gözgöze gelirsin aynı ortamda. Ortak arkadaşlar sayesinde tanışırsın. Ortak buluşmalar artar. Sonra o arkadaş sayısı azalır. En sonunda başbaşa buluşmalar başlar. Tek taraflı olmayan üç kişi arasında bir sevgi oluşur. Aşk başlar. Sen , o ve İstanbul… Bazı sabahlar Üsküdar sahilinde edilen kahvaltılar , bazı günler Beykoz yürüyüşleri , Kadiköy dolaşmaları , Bağdat caddesi turlamaları , Beşiktaş vapuruna binmeler… Gezmelerler çoğaldıkça çoğalır. Ama zamanla o bazılar kalkar yerini hayata bırakır. Eğer bu aşka İstanbul gerçekten dahil olmuşsa bu aşk bundan sonra hiç kopmaz… İstanbul’un büyüsü onları da alır götürür sonsuzluğa. Ah be yeditepeli İstanbul… Senle aşık olmak bile farklı… Ah be yeditepeli İstanbul… Senle hayatı yaşamak bile farklı…