Ne Olursun

"Ne olursun güzelim" diyen cümlelerle başlardı Özcan, her gece yatmadan önce dua etmeye."Ne olursun güzelim, ne olursun sevsen beni"...
Dededen kalma yaşlı bir masanın üzerine her gece yatmadan önce bilgisayarını bırakıp, Müzeyyen Senar'dan 'Dalgalandım da duruldum' şarkısını açar ve dinlerdi Özcan. Şarkının en çok şu kısmını severdi. 'Ne olursun güzelim...' Bu cümleyi duyduğu an rüyasında bacağı olmayan, sevdiği kadını görürdü.Rüyasında sevdiği kadını gördükçe Özcan, dudaklarından ismini fısıldardı.Andıkça ismini...
Seviyor, seviyor ama bu bacağı olmayan güzeli seviyor.Gönül bahçesinden,güllerin de renklerinden, papatyaların 'sevmiyor' dediği kelimeden seviyordu bacağı olmayan kadını. Ah bu kadın! Ateşli ateşli bakan gözleriyle seviyordu Özcan'ın seni taaa derinden. Ah şu Özcan, her gece yutkunamıyordu bu şarkıyı dinlerken.
'Ne olursun güzelim, ne olursun güzelim sevsen beni' diye devamlı yinelediği cümleleri boğazında düğümleniyordu.Gözlerinde sen canlanıyordun ,ah şu bacağı olmayan kadın sen, ah!
Yıllardır resmine bakarak yaşadı. Hatırlar mısın bacağı olmayan kadın bilmem amma ben, Özcan'la aynı evde yaşadığım da bir gece kendi kendine konuştuğuna şahit oldum. Senin hayalinle yaşıyordu. Yaşıyordu diyorum çünkü Özcan, dünyadan çoktan göçüp gitti. En bilinmez yere, ıssız mı ıssız yere. Sensiz... Senin, onun gözünde bir daha canlanmayacak kapkaranlık yere... Hem de kalbi sende tutuklu kalarak gittiği yere... Toprağın altına.... Hem de kara toprağın!
Şahit olduğum cümleleri de neydi Özcan'ımın biliyor musun sen, ah bacağı olmayan sen kadın! Ah, sen kadın! Hayalinle yaşadığı o cümlesi:" Cüzdanımda resmin saklı duruyor." demesiydi. Devamında ise 'Neden' diye sorarsan, sen bacağı olmayan kadın sen! Çünkü o, şöyle söylemişti kara toprağın içine göçüp gitmeden önce: "Verdiğin o günün Hatırası Var."