Çocukluğuma Hasretim

Hasret rüzgarı esti yine,buram buram çocukluğumun kokusunu getirdi.Meğer ne çok özlemişim sevgilerin,gülmelerin,arkadaşlıkların en samimi en içten yaşanılan yıllarını.Sıcacık sobalı evimizde dedem ve babaannemin olduğu o kalabalık sıcak evimizde yaşanılan ve şimdi geride kalan anıları.Hasret bu ya hiç beklemediğin anda gelir kapını çalar gözlerde nem,kalpte sızı bırakır darmadağın eder ve çeker gider,çek bakalım çekebilirsen özlemin sancısını.

   O yıllarda dedemin baş köşede heybetli oturuşu,babaannemin sessizliği ve annemin akşama kadar koşturmacası gözümün önünden gitmez.Şimdiki gibi otomatik makinalar daha evimizde yoktu,bulaşıklar elde yıkanır,çamaşırlar,merdaneli makinada bir o yana bir bu yana döne döne yıkanırdı.Sobanın üzerine akşam kabukları soyulan portakal ve mandalina kabukları atılır,ev mis gibi kokardı.Üzerinde kaynayan çayın tadı bambaşkaydı,güğümde mutlaka su bulunur her işe yarardı,pişen yemeğin lezzeti tadı başkaydı.Sabahları ekmek kızartmak üzerine tereyağı sürmek ayrı keyifti vesselam.

Ah o çocukluk yıllarım,ne kadar saf,masum ve sevgi doluydu,komşu çocuklarıyla akşam ezanına kadar bıkmadan oynardık,ip atlar,top oynar,susayınca en yakın komşunun evine su içmeye giderdik,öyle şimdiki gibi rahatsız mı ettim çekingenliği olmazdı hani.Mahalleden geçen 'allı güllü' diye bağıran şekerci amcanın sattığı şekerler,nohutçu,patlak top karşılığında aldığımız leblebi ve keçiboynuzu en sevdiğimiz şeylerdi,birde boynumuza kolye gibi takıp yediğimiz alıç vardı,o yıllarda yaşayanlar bilirler,şimdiki gibi süper markette yok tabi,küçük bakkaldan herşey alınırdı,gazozumuz vazgeçilmezdi.

İlkokula giderken siyah önlük beyaz yaka nasılda yakışırdı çocuklara,hepimiz inci gibi dizilirdik sıralara,üçerli oturduğumuz tahta sıraların kokusu,kara tahta ve tebeşir kokusunu hala unutmadım.İlkokul öğretmenimiz her şeyimizdi.

Babamın akşam iş dönüşlerini beklemek,evde bir yer sofarsında oturup ailece aynı tastan çorba içmek,annemin yemeklerinin lezzeti,yüzlerde her şeye rağmen tebessüm vardı.Komşularımız candı,akrabadan yakındı,her daim kapısını  çekinmeden çalardık,güven duyduğumuz insanlar neredeler şimdi?

Hasret sancısı başkadır,yare hasret duyarsın,sılaya özlem duyarsın,çocuğuna,uzaktaki annene,en sevdiğine,ama çocukluğa özlem başka işte,çünkü en güzel,en masum,çipil çipil  bakan gözlerle oyunlar oynadığın,sadece düşünce ağladığın o yıllar başka.Annem acıyan yerimi öptüğünde şimdi geçer derdi ve hemen geçerdi,ya şimdi?acıyan geçmiyor,acıtmaya devam ediyor.

Çocukluğumu geri verseler,olmaz ya hani,rengarenk balonlar uçururdum gökyüzüne,özledim seni çocukluğum hem de çok...


Melike YÜCEL