ayna ve kalem

kalem ve ayna..

aynaya baktı uzun uzun genç adam

Genç gibi baktı olmadı , adam gibi baktı olmadı , uzun uzun baktı olmuyordu işte aynada göremiyordu kendini. Kendini görmesi gerektiği hissi nerden vuku bulmuştu ki ? Ayna hayati bir ihtiyaç mıydı ? Kendini göremediği için çevresindekiler de göremiyor muydu onu ? Hayır gayet görünürdü . Sabah ekmek almaya gittiği fırıncıyla selamlaşmıştı işte , köşedeki bayiden her zamanki gazetesini almıştı aynı iştahla.. sorun görünüp görünmemek değildi öyleyse. İçini kemiren bu merak ve çaresizlik karışımı his ''görünme'' zaafından geliyordu. Nasıl olduğunu değil nasıl GÖRÜNDÜĞÜNÜ merak ediyordu genç adam . Gençti adamdı ama bunları bilmek zihnini rahatlatmaya yetmemişti . Olmakla görünmek arasına sıkışmış görünmemenin verdiği çaresizlikte debeleniyordu... Uzun uzun aynaya baktı genç adam .. sonra masaya geçti aldı eline kalemi... Düşünür, yazar, anlatır , anlaşılmayı beklerdi. Düşünmek yetmezdi düşündüğünün bilinmesini isterdi . İsterdi ki kalem ayna olsun zihnine isterdi ki kurduklarını kesip biçtiklerini göstersin ak kağıt kendine.. Bir çizik attı yok.. Nokta koymayı denedi olmadı kalem de aynanın ihanetini tekrarlıyordu.. eli bağlanmış gibiydi hayır beynine kramplar giriyordu bu aynanın kendisine yaptığından daha ağır gelmişti ona. Daha ağır gelmişti BİLİNMEMEK tüm kalbini kaplayan  anlam verilmez sıkıntılar dehlizinde bir o tarafa bir bu tarafa çarparak ilerlemeye çalışırken  uyandı genç adam elinde kalemi masasında aynası ... uyandu adam.. kalbinde ne görünmek arzusu ne bilinmek sevdası.. Genç adam uzun uzun baktı aynaya ey OLMAK ey vefalı dost dedi kendine ey karanlık dehlizlerdeki ışığım ve ey çaresizliğimdeki çare ... EY OLMAK...