yorgun yurdun yorgun insanları

Yorgun yurdun yorgun insanları ... Hayat gayesini yitirmişliğin karanlığnda batırmış ümit güneşini . Ufka sırtını dönmüş güneşsiz yurdun kalabalıkları ...

Ey solgun sabahların bitkin ay çiçekleri... Neydi sizdeki alevli yarınları söndüren ıslak rüzgar ?

Dünyaya geldiğinize pişman görünüyorsunuz  ,  gideceğiniz yerden habersiz ...

Size ahdinizi unutturun büyücülere nasıl açtınız fikir sarayınızın kristal kapılarını ?

' Değer ' dünya ölüleriyle ölçülemeyen bir cevherken cam kırıklarıyla süslediğiniz sarayınıza hangi değerleri değiştiniz kim bilir ...

Elbet olmuştur size de hakkı fısıldayan bir nefes . Hakikati haykıran dilleri kestiniz mi , neden sükut gölgeleri kol gezmekte bu yorgun yurdun ıssız sokaklarında?

Sinelerinizde taşıdığınız gülleri kim soldurdu ey yüreği yorgun insanlar bahçıvanları kovdunuz mu büyücülere satılmış kristal saraydan ?

Yarını düşünmekten unutmuş görünüyorsunuz yarınlar yarınını .

Yağmaladığınız günahların yükünü atmayı düşünmez misiniz heybelerden ?

Bu yorgun yurda heybenizden fayda yok belli , bahçıvanları çağırmaz mısınız vazifeye geri ... Büyücüleri atıp sarayda tamir etmek istemez misiniz cevherlerle döşenmesi gerekli gönül sarayını..

Tahrip kolay tamir zordur bilirim ... Lakin tamir edenin yarını var , ümidi var , güneşi var ...

Ya tahribin ... tahribin cenazesini taşıyacak kimi var ?