Defne Bal

Söze nasıl başlasam ki...Bilemiyorum.Yani siz de benim yerimde olsaydınız,hangi kapıdan girceğinizi hangi kapının annenize karşı telafisi mümkün olmayan hatalarınızı gizleyeceğini veya unutturabileceğini bilemez benim gibi kalırdınız ortada...Şu yan komşunun yaprakları dökülmüş iskeletiyle ayakta durmaya çalışan nar ağacı gibi...öyle hissediyorum ben de....Annesine çektirdiği onca acıdan sonra hala yaşamaya devam eden, eşrefi mahlukat...

Genç kızlar annelerinin dizinin dibinden ayrılmaz; derler... Fakat ben ayrıldım... Öyle uzaklara gittim ki,annemin telaffuz edemediği ne kadar şey varsa bir gün geri döndüğümde, beyaz bir kağıdın üzerinde buldum. Babamın el yazısıyla yazılmış mektupta onun özlemi vardı,kelimeler onun gibi kokuyordu; onun kadar narin onun kadar içten...Babamın türkçesiyle tercüme edilmiş sözler....Nasıl bu kadar cani, bencil, vicdansız olabilmiştim?....Dağlanmıştı yüreğimin kıyıları en derinden...Ağlayan ben miydim,yoksa annemin ince,küçük dudakları arasından; babamın tercüme ettiği kelimeler mi?Bu hiç önemli değildi...

Pilot kalemle yazılmış olan kelimeler de akıtabilirdi;gece gibi siyah olan gözyaşlarını...

Şimdi oturup başlasam,beni karnında dokuz ay boyunca taşımış,ilk kızı ve ilk evladı olduğum için beni el bebek gül bebek büyüten kadına, hilkat garibesine, yaşamak denilen şu savaşta yanında olmam gerektiği halde; düşmanı olduğum, kendime düşman bellediğim,anneme...neler çektirdiğime...

Anlatamam, dilim varmaz; hem varsa da kelimeler durmaz satırlarda...Kaçarlar benden....

Babamın mehparesi olan annem de, zamanında çok şey yaşamış olan güçlü kadınlardan...Kendisi ben bu yazıyı yazarken; ekmeklerini satıp, eve yeni gelmişti....Onun hakkında bir yazı yazdığımdan haberi yok...Kendi yaptığı ve akşam yemeğimiz için ayırdığı tandır ekmeğinden bir parça koparıp, küçük lokmalar halinde ağzına atşını izledim bir süre....Fakat bir şeylerden şüphelenmesin diye, yazmaya devam ettim.

"Kaleminizle attığınız bir imzayla yaşayın,öyle kazanın paranızı.Benim gibi binbir zorluk ve belayla değil" der annem.Okulu bıraktığımda, elbette ki bir annenin yapacağını yaptı.Kızdı, hem de çok...Haklıydı...Fakat o karanlık geçmişimizin, yeni kabuk bağlamış yaralarını deşmeye gerek yok....

Tek söyleyebileceğim, beni bu günlere kadar besleyip büyütmüş olan anneme duyduğum; minnettarlığın, sevgimin katiyyen ölmeyeceği...Toprağın altına gömülmeyeceği veyahut çürümeyeceği; şu nar ağacının kuru, her an kırılacakmış hissini uyandıran sıska dalları gibi...

Velhasıl; Yaratan'a duyulan minnettarlığın sevginin her bir zerresi,ayrıca korkunun ve saygının da her bir katresi verilmelidir...annelere...

Annelere bahşedilmelidir bu duygular her gün her gece...