Fatih Sultan Mehmet Han'a Mektup

Image titleAh yüce hünkârım…

Ah cennet mekân hünkârım dinle mazlum dilinden arzı endam edeyim...
Sarayında durmayıp aldığın topraklarda saltanat sürülür haldedir saltanat dediysem zatınızın kat'be kat uzağında firavun misali dilediğimi yaşatır dilediğimi süründürürüm edasında at sırtında yüzünüzü kostantiniye'ye dönüp ya ben kostantiniye'ye alırım ya kostantiniye beni dediğinizi duyar gibiyim şimdi mi ya benim dediğim olur ya da kayyımın dediği.
Sahi hünkârım sizin zamanınızda size yanlış yaptığınızı söyleyen âlim ulemalar dinler miydiniz istişare edip veziri azamlarınız'la yoksa Bre gafil deyip cellâda havalemi ederdiniz. Kadılar sizden mi korkardı hak Teâlâ’nın doğrularını söylerken yoksa sarayda üçbeş yolunu mu bulurdu zevki sefa için.

Hünkârım.

Ecdatlarınız cennet mekânlar gibi at sırtında ava çıkardınız rızkınız için şimdi torunlarınız aynı mekânda ava çıkıyor rant-ı beton bina için Topkapı sarayından donanmanın ardından dua ile giderdi ordularımız sefere Akdeniz titrerdi Barbaros'un donanmasını görünce şimdi sahil güvenlik titriyor yanlış gemiye hesap sorarız diye...

Hünkârım

Eskidende gizli bilgileri sızdıranlar var mıydı..? Sizden yâda ecdadımızdan üç akçe için aldıklarını yâda duyduklarını satarlar mıydı..? Devletin bekasını düşünmeden

Şimdimi yok yok artık gizli bilgiler sızdırılmıyor acem uşaklarının önüne devlet Recaili yatıyor hatta zorda kalınca kulaklarından çekiyorlardı

Hünkârım…

Zatınızın yaşadığı dönemde eğitim hayatı önemliydi Osmanlının yüceliği eğitimde gizliydi evet halen günümüzde de gizli nerede bir eğitim yuvası varsa ziyaret edilir hale geldi hatta ziyaretler anaokuluna kadar indi…

Hünkârım…

Bacı dedikleriniz size hürmet ederdi yâda bir büyüğüne hürmette asla kusur edilmezdi çünkü bacılar sizin nezdiniz de önemliydi çünkü kadınlar cennetin nadide çiçekleriydi her zaman Şimdi mi kadınlar yine önemli hünkârım yine nadide çiçekler ama zindan köşelerinin

Hünkârım…

Her Müslüman kardeştir ve kardeşin dini dili rengi olmazdı herkes insan nazarı itibari ile bakılır yardım edilirdi.

Sahi susuz çöllere su taşımak kurak topraklara fidan olmak için yollara düşmek ardına bakmadan insani vazife bilip koşmak suç olmuş.

Hünkârım…

Sizin zamanınızda ve günümüzde hükümler zahire göre verilmektedir kişi karşısında gördüğüne inanır aldanır kanun ve nizam ona göre sağlanırdı Şimdi de öyle hünkârım adalet adil olmak için ne iş yaptığın yâda ne için yaptığın kimi sevdiğine bakılıyor kısacası bizden mi değil mi diye

Hünkârım.

Ordu hazırlanır savaşa çıkardı devlet iradesi devletlû hünkârımız nezdinde inanmış neferler eşiğindeydi davası uğruna atılan her adımda ödenen bedeller kadar alınan zaferler muhakkaktır devletlû hünkârım ordumuzun muzafferiyeti dini vecibelerinin bilincinde olması ve hatta hayatında bunu uygulamasıdır. Devlet malının yenmesi ve haksız kullanımından korkulurdu çünkü bilinirdi ki devlet malında ve vakıf mallarında yetimin hakkı vardı

Fecr süresinde

“17-Hayır; aksine, siz yetime ikram etmiyorsunuz.

18- Yoksula yedirmek için birbirinizi teşvik etmiyorsunuz.

19- Mirası, sınır tanımaz (helal, haram aldırmaz) bir tarzda yiyorsunuz.

20- Malı ‘bir yığma tutkusu ve hırsıyla’ seviyorsunuz.” Buyrulmuştur

Hünkârım…

Adalet sizin zamanınızda “Hüküm Verildi... Kısas'a kısas yapılacak. Rum mimarın elini kestiren Fatih'in de eli kesilecekti.
Rum mimar kararı duyunca şaşkınlıktan neredeyse dilini yutacak, yoksa bu bir rüya mıydı? Kendisi gibi sıradan bir mimar, gayrimüslim olmasıyla beraber, İslam memleketinde, Müslümanların padişahı karşısında haklı bulunarak mahkeme kararı lehinde çıkıyordu. Peki, bu karara acaba Padişah ne diyecekti? Kendisi ile beraber kadı da gümbürtüye mi gidecekti yoksa?
Fatih büyük bir teslimiyette hükme razı oldu ve "şeriatın kestiği parmak acımaz" diyerek cezaya boyun eğdi.

Bu arada Fatih, kadıya dönüp kılıcını göstererek şöyle dedi:
Ey kadı! Şayet ben padişahım diye korkup haksız olduğum halde lehime hüküm verseydin, vallahi şu kılıçla başını uçururdum!
Kadı Hızır Çelebi'de hemen yanı başındaki asılı olan topuzu göstererek:

Sultanım! Şayet sende Padişahlığını öne sürüp bu İslam mahkemesine saygısızlık etseydin, vallahi şu topuzla müdahale edecektim! “ diyerek adalet sağlanırdı.

Şimdide adalet için gününü bekler haldeyiz makul olan ne varsa aklımıza gelince adaleti hatırlar haldeyiz sahi makul müydü gerçekten gerekçesi

Devletlûm…

Bir İstanbul ki uğruna hadisler rivayet edilmiş olsun tüm devlet-ı Ali Osmanlı uğruna fetihlere çıkıp o mukaddes müjdelere nail olmak istesin. Uğrunda canlar feda edilip kostantiniye İslam sancağına katılsın…

Hünkârım kanla alınan bu topraklarda yaşanılan âcizane neslin neye sahip olduğunu bilmeden yaşadığı bu topraklar hak ettiği değeri görememesidir.

Hünkârım

Tek özlediğimiz ise Ayasofya'nın tekrar ibadete açılmasını görebilmek duası ile….