Mavi Cehennem


                                                                                                   BÖLÜM : 1

 

  

                                                                                                  (((EMMA)))




(15 Ekim 2023 Hennef / Almanya, Saldiridan hemen sonra)


Sessizlik ve huzur, icine mutluluk tohumlari serpistiriyordu. Ne tarafa gittigini bilmeden attigi her adimin, onu dertlerden arindirilmis baska bir diyara daha da yaklastirdiginin bilincinde, hizla yoluna devam ediyordu. Kararsizdi. Cekip gitmelimiydi artik dünyadan?

Hayat neydi, dünya bu cekilen acilara degermiydi? Hic bir günahlari yokken ölen o  insan ve cocuklarin gidisleri, hangi vicdanla adalet sayildi? Yoksa söylendigi gibi yasam acimasiz bir sinavdan mi ibaretti? Bulmaliydi. Bunun cevabi cok uzakta olamazdi. Biliyordu.

Kiyisinda yürüdügü durgun göletin kizilimsi görüntüsü, icinde karsi konulamaz bir süphe uyandirdi. Icinden bir ses oraya gidip yakindan bakmasi gerektigini söylerken; diger bir yanida gitmemesi icin diretiyordu. Bir anda ikilemde kalan kadin ensesinde hissettigi soguk bir rüzgarla irkildi. 

- Artik uyan!, dedi bir ses.

Etrafina bakindiginda ucusan yapraklardan baska tek bir canli kipirti dahi yoktu.

- Zamani geldi, insanlarin yardimina ihtiyaci var.  Uyan!

(Gözlerine cakan cok siddetli bir isik)

Üzeri, hayvan desenleriyle süslenmis eski bir iran halisi ve yere düsmüs birkac resim cercevesi. Camlari kirilmis büyük bir portre. Odanin sag tarafinda, eski yikik bir kitaplik ve yerlere dagilmis onlarca eski roman.

Güzel kadin, gözlerini tanimadigi bu esrarengiz odada actiginda, derin bir korkuya kapildi. Neyin yalan neyin gercek oldugunu kavrayamiyor ve boylu boyunca yere uzanmis bedenini hareket ettiremiyordu.

- Tanrim neler olur, diye homurdandi ama ortada kendisine cevap verebilecek kimse yoktu.

Neden yerde yatiyordu, nasil buraya gelmisti, kacirilmismiydi yoksa kendi istegiylemi buradaydi aciklamasi mümkün degildi. Sanki birileri beynindeki tüm bilgileri silmis ve onu yapayalniz buraya hapsetmisti.

Kolundaki eski gümüs saate, kaybettigi zaman olgusunu tekrar kazanmak icin bakti, ama saat calismiyordu. 

- Lanet olsun! zaten hersey üst üste gelir. 

Zoraki kipirdatabildigi elini alnina koyup ovusturmaya basladi.  

"Düsün, bir ipucu olmali. Kizilimsi göl, uyanmasini söyleyen garip ses, derin ormanlik ve kuru dallarin catirdamalari. Bunlarin bir anlami olmali." diye düsünsede, gördükleri birbiriyle tamamen tutarsizdi.

Süpheci bakislar esliginde kendini kaldirmaya calisirken basina saplanan sersemletici agri gözlerini karartti.

- Ahh, Tanrim, bu agrida neyin nesi?

Agriyan basini iki eliyle sikica kavradi ve kendine gelince tekrar kalkmaya yeltendi ama uzuvlari ona tamamen karsi cikiyordu. Cok gücsüzdü. Sersemlemisti. Dizleri kalkmamak icin bedeniyle adeta savasti.  

- Hadi, bu kadar gücsüz olamazsin, diye mirildandi ve kendini zorlayak kalkmayi basardi.

Ayakta duramiyordu. Önündeki kirmizi minderli sandalyeyi cekip oturdu ve sert bir nefes cekti. Cok susamisti. Agzinda cöp tadi vardi. En son ne zaman yemek yedigini hatirlamiyordu bile. Etrafina bakindi ve yerde gördügü parcalanmis bir resim ilgisini cekti. 

- Bu benim resmim, ama burada ne isi var, deyip resmi yerden kaldirdi.

Bu fotograflarin kendine ait oldugunu biliyordu. Lakin anlayamadigi neden buradaydi. 

Seri sekilde odaya göz gezdirmeye basladi. Yerdeki kitaplik, kirmizi siyah hali, kendi resimleri ve kirmizi beyaz kedi. Bunlara ragmen herseyi hatirlamasini saglayan, oturma odasinda hala asili duran Kerem´in resmi oldu. O fotografi, resim cekmeye heves ettiginde, sevgilisine yalvar yakar poz verdirdigi tatilde cekmisti ama bulmacanin en önemli sorusu hala büyük bir muammaydi. 

- Kimim ben! 

Kerem´i hatirliyordu, kendi evinde oldugunuda, ama ismini, ne is yaptigini ve evine ne oldugunu bilmiyordu. Beynindeki her hücra köseyi sonuna kadar zorlamaya basladi. Uzun bir süre gitgeller yasadiktan sonra duraksadi ve derin bir nefesle ciglik atmaya basladi.

- Emma, Emma Taylor. Tanrim ben bunu nasil unuturum, diye cigliklarina devam etti. 

Ismi Emma´ydi. Ana okulu ögretmeni, 28 yasinda ve Kerem diye bir Türkle birlikteydi. Artik herseyi hatirladigini düsünürken birden gözleri donuklasti ve hatirlamak icin ugrastigi gecmisinin, aslinda en büyük kabusu oldugunu, cok gecmeden anladi. 

Gözlerini kapatip hatirladigi seylerin dogru olmadigini umarak pencereye döndü ve gözlerini acti. Kasaba yerle bir olmustu. Yikilan binalardan cikan toz bulutlarini hala görebiliyordu. Yerlerde yatan cansiz insan 

bedenleri kötü bir korku filminden calinmis sahneler gibiydi.

- Tanrim, gördügüm hersey bir rüya olsun, sana yalvaririm, diye dua edip hickiriklara boguldu. Bu, bu nasil olur, ne tür bir güc böyle birseye neden olabilir.

Tamamen kendini kaybetmis sekilde aglarken, calan telefonun sesi kulaklarini delerek evi inletti. Gürültü, sessizligin icinden her yana dagiliyordu. Cihazin nerede oldugunu hatirlayamayan kadin, sesi takip ederek bulmaya calisti ve birkac adim sonra kirilmis doga resimli portrenin altinda buldu. 

Hickiriklarla ekrana bakti, arayan numarayi tanimiyordu. Zaten kim oldugu umurunda da degildi, sadece ona  yardim edebilecek durumda olmasi yeterliydi.

- Kimsiniz?, diye sordu titrek bir sesle. 

Cevap yoktu.

- Lütfen, beni duyabiliyorsaniz yardim edin.

Gicirtilardan baska duyabildigi sadece, kulagini acitan bir cinlama sesiydi.

- Lütfen yardim edin. Ben sizi duyamiyorum ama siz beni duyabiliyorsaniz, burasi yerle bir oldu. Tahmin ediyorum büyük bir deprem, hemde cok büyük. Disaridaki yüzlerce evden sadece birkac tanesi ayakta kaldi. Adres ( Bröl sokak, ev no: 1181, HENNEF). 

Telefon kadinin son olarak adresini söylemesinden sonra gicirtilar icinde tamamen sustu. 

- Allah kanretsin!

Ne zaman oturdugunu anlamadigi sandalyeden kalkti ve pencereden yerle bir olmus kasabaya yeniden bakti. Hemen hemen bütün dini kitaplarda gecen kiyamet hikayeleri aklinda dolaniyordu. Bu olanlar, lncilde yada Tevratta gecen kiyamet olabilirmiydi? Yada Kuran-i Kerim´de bahsedilen saat´in sonu kavrami.  Yoksa sadece hersey hala uyanamadigi kötü bir rüyadan ibaretmiydi. Sanmiyordu. 

Hemen bu konuyla ilgili bir haber duyabilme umidiyle oturma odasina kostu. Cevap ariyordu. Bir aciklama bekliyordu. Insanlar bir hic ugruna ölmüs olamazdi. Eger bu olanlar kendi düsündügü gibiyse haberlerde konuyla ilgili birseyler mutlaka olmak zorundaydi. 

Kirilan cam parcalarina basmamak icin özel bir caba gösterdi. Icerideki hava cok basikti. Sonuna kadar acilmis kalerüferde basik havayla birlesince, iceride durulamaz olmustu. Cok büyük olmayan odanin yer yer beyaz duvarlari, düsmüs cercevelerin duvarda birakmis oldugu boslukla ortaya cikmisti.

- Kerem´e yetmis defa burada sigara icmemesini söylemistim, diye yakindi ve yalpalayarak hedefine ulasti.

Televizyon hala ayni yerinde duruyordu. Düsmemis olmasi onu sasirtsada, zaman kaybetmeden kumandayi aramaya basladi. Birkac yere bakinip mavi cizgili yastigin altinda buldu ve  hemen acma dügmesine basti.

Ilk kanal karincaliydi ve ondan sonrakide. Tüm kanallari teker teker gezinsede, hicbir kanal cekmiyordu. Oysaki daha iki hafta önce televizyon ve uydu alicisini o sisman elektrikcinin mükemmel popo dekoltesine maruz kalarak taktirmisti.

- Anten veya televizyon bu kadar cabuk bozulmus olamaz, diye yakindi. Belkide uydularda bir sorun vardir hemen panik olma, diye de kendini avutup radyoyu acmak icin mutfaktaki  masaya kostu. 

Orada´da durum pek parlak degildi.  Eski, babadan kalma radyoda hicbir kanal cekmiyordu.Tam ümidini kaybedecekken, hisirtili  bir ses duyup sesi yükseltti.  

 Radyodaki adam korku icindeydi. Sesi titreyerek yasiyan herkezin saklanmasi icin dinleyenlere adeta yalvariyordu. Olanlarin sorumlusunun birden ortalikta dolasmaya baslayan, büyük parlak isiklarin neden oldugu söylentilerini vurguluyordu,

Emma korku ve saskinlik icinde kaskati kesildi.

"Son aldigimiz haberlere göre, kaynagi bilinmeyen bu parlak isiklar,

dünyanin heryerinde, cesitli araliklarla görülmekte. Yakalanmasi tamamiyle 

imkansiz gibi görülen bu isiklardan, gördügünüz yerde kacmak can güvenliginiz icin cok önemli.

Sessizlik icinde spikerin söylediklerini hayal ederek dinlemeye devam etti. Üzerine bir esneme geldi ve onu olabildigince bastirdi.

"Hayatta  kalabilen bir kesim insanda, heryeri bu isiklarin yok ettigi düsüncesi yerlesmisken, diger bir kesimde de, isiklarin, fiziksel olarak birsey yapmamis olmasindan dolayi, suclu görülmesinin yalnis oldugu söyleminde" derken radyodaki cizilti yükseldi ve sinyal tamamen gitti.  

Emma korkudan kipirdayamaz hale gelmisti. Avuclari terlemeye ve

bacaklari titremeye basladi. Iki kere konusmak icin yeltensede, kelimeler 

bugazinda düyümlendi. Bahsedilen bu garip isiklar hakkinda, hic bir bilgisi 

yada görmüslügü yoktu.

- Sen yardim et Tanrim... 

Kendi gördügü isiklar anlatilanlardan tamamen farkliydi. Radyonun karsisinda dakikalarca oturdu ve karsisindaki bos yesil duvari seyrederek bunlarin ne olabilecegi hakkinda düsüncelere daldi.

Aglamakli gözlerle umutsuzca mutfak penceresinden birkez daha bakti ama degisen birsey yoktu.  Belkide tek bir insan görse, sadece bir tek canli insan, korkusu birazda olsa azalacakti, ama ne yazikki hic kimse yoktu.

Yavasca olanlarin gercekligini kavradiginda, bundan sonra ne yapacagini düsünürken birden aklina annesi geldi ve hemen pencereyi kapatip oturma odasina kostu.  Mutfakla salon arasindaki beyaz camli kapiyi acarken dizini kösesine vurup aciyla inledi. Agriyan yere kisa bir bakis attiktan sonra cektigi aciya aldirmadan, seke seke oturma odasina ulasti. Etrafa bakindi ve  telefonu az önce biraktigi yerden aldi. 

Annesinin numarasini kisa yol tuslarindan birine eklemisti.

- Hangisiydi bu kahrolasica tus, diye yakardi ve aklina gelmeyince telefonun rehberine girip numarayi aramaya basladi.

Ellerinin titreyisi düzgünce hareket etmesini engelliyordu. Buna ragmen, sonunda nuarayi buldu ve arama dügmesine basti. Telefonu kulagina yaklastirdiginda hicbir ses duyamadi.

- Hayir. Hayir hayir. Bunu bana yapma ne olursun, diyerek hizlica tekrar arama tusuna basti. Yine hicbir ses alamayinca umutsuz bir yüz ifadesiyle telsiz telefonu kulagindan cekti ve ekranina bakti. 

(Sinyal yok.)

- Allah kahretsin!

Arkasindaki koltuga yavasca oturdu ve basini iki elinin arasina aldi.

"Düsün Emma, düsün. Ne yapmaliyim Tanrim? Ne yapmaliyim? Bana 

yardim et."

Bir an durup kafasini kaldirdi ve odaya gözgezdirip birseyler düsündü. Planini yapmisti. Aciyan dizine ragmen birden ayaklandi ve hizli adimlarla yatak odalarinin bulundugu üst kata hareketlendi. Kirik camlara dikkat ederek oturma odasindan dar koridora girdi. Hizli hareket etmesi, dizindeki agriyi arttirsada hizini kesmeden merdivenlere ulasti. Attigi birkac adimdan sonra sürekli sorun yasadigi sekizinci basamaga ayagi takildi, sendeleyip düsmemek icin merdiven kanarina tutundu. 

Yukariya vardiginda büyük kiyafet odasina girdi. Tam olarak ne aradigini bilmiyordu. Biraz düsündü ve tasinmasi kolay olan siyah cantasina bakinmaya basladi. Birkac yere göz atip actigi ücüncü dolabin alt kisminda aradigini buldu. Zorlanarak cikardi ve hemen harekete gecti.

Birkac parca kiyafetle ic camasirini cantaya sikistirip kiyafet odasindan cikti ve seri sekilde yatak odasina girdi.  Odasindaki pis koku migdesini kaldirmisti. Bu agir kokunun nereden geldigini anlamak icin saga sola bakindi 

ama hersey normal görünüyordu. En son yatagin altina egildi ve oradan gelen koku agirlasinca burnunu tikadi. 

- Buda ne böyle?

Kokunun keskinligi burnunu yakmisti. Görecegi seyden korktugu icin egilip ne olduguna bakamiyordu. Ayaga kalkti ve güzel dekore edilmis odaya bakindi. Burayi en fazla bir yil önce Keremle birlikte yenilemislerdi. 

(Derin bir ic gecirdi.)  

Yatak odasindan cikip kücük koridordaki spor ayakkabisini giyerek merdivenlere yöneldi. Asagiya, dikkatli adimlarla indi ve etrafa nereden baslayacagina bakarak göz gezdirdi. En son mutfakta karar kilip hemen oraya girdi ve buldugu dökülmeyecek bütün yiyecekleri cantasina doldurmaya basladi. Evde cok birsey yoktu ama simdilik yeterliydi. Son olarakta iki büyük sise su aldiktan sonra hemen kücük salona kostu. Arabanin anahtarini bulmak icin etrafi didik didik aradi. Siyah duvar askiligindaki gri ceketinin ceplerine bakip, anahtarlarini buldu ve seri harekerlerle oturma odasina dönüp kedilerine, bir hafta yetecek kadar mama döktü. 

Hüzünlü gözlerle yillardir yaninda olan kedilerine bakti. 

- Merak etmeyin yakinda yine görüsecegiz, dedi.

Bu sözünü büyük ihtimalle tutamiyacagini biliyordu ama yapabilecegi baska birseyde kalmamisti. Kedilerini oksadi ve herbiriyle öperek vedalasti. Artik yola cikma zamani gelmisti. Bunu yapmak zorundaydi. Sonunda da ayaga kalktip oturma odasindan hizla cikti.

- Macera basliyor, diyerek korkusunu yenmeye calisti. 

Merdivenlerden en alt kata indi ve ic kapiyi sessizce acti. Ev cok eski 

olmasina ragmen güvenlik acisindan cok iyiydi. Iceri girebilmek icin ilk dis kapiyi acmak gerekiyordu ve  tabi sonrada ic kapiyi. Hirsizlara karsi inanilmaz güvenliydi. Ic kapiyi actiktan sonra hemen dis kapiya yöneldi. Adimlarina cok 

dikkat ediyordu.  Sessiz olmaliydi, hata yapma sansi yoktu. Eger isiklar buradaysa, onu fark edip saniyeler icinde yok edebilirlerdi.

Parmak uclarinda sessizce yürüdü ve dis kapinin camindan parlak bir isik olup olmadigini kontrol etti. Her yer bombos görünüyordu. Buna ragmen dis kapiyi daha dikkatli acti ve etrafi gözlemeye basladi.

Birkac saniyelik dikkatli bir kontrolden sonra evin dis kapiyi tamamen acip ayaklari titrer sekilde gri ford´una dogru etrafina bakmadan kostu. Bacaklarinin titremesi ve dizindeki acidan dolayi sendelesede hizlica arabaya varmayi basardi. Anahtari cebinden cikarirken o heyacan ve korkuyla  elinden düsürdü. 

- Vay ben böyle sansin, deyip anahtari yerden kaldirdi ve zaman 

kaybetmeden aracina bindi.  

Hennef´ten annesinin yasadigi Bonn sehrine,  yirmi dakikada variliyordu. Tabi otoban saglam ve yol bossa. Öyle olmadigini icinde biryerde hissetsede, kendine itiraf edemiyordu. Burada olan herseyin annesinin yasadigi yeride vurdugundan emindi. Yinede ne olursa olsun onu bulmaya calismaliydi. En azindan oraya gidip kontrol etmeliydi.

Cesaretini toplayip tam kontagi acacakken dikiz aynasindan cok parlak bir isik gözüne carpti. Isik gözünü alinca oturdugu yerde dondu ve nefes bile almadan öylece bekledi. Ölüm korkusu tüm bedenini kaskati kesmisti. Dakikalarca ölü gibi kipirdamadan yerinde durdu. 

- Beni kesin fark etti, diye düsündü ve gözlerinden yaslar süzülmeye 

basladi. 

Parlak isik birkac dakika hareket etmeden bekledi. Emma hayatinin son 

anini yasadigini düsünürken, isik tekrar hareket etmeye basladi. Radyoda bu isiklar hakkinda duydugu dogruydu. Parlak bir isik yüzmesinden baska birsey degildi gördügü. Sorular üzerine cullanmisti. Cevap yok, sorular coktu.