ah şu insanlarımızın hakları

Haktan hukuktan bahsedilen bir mecrada olması gereken en temel unsur adalettir. Her mecranın kendine göre farklı farklı adalet yöntemleri vardır ve bunlara içinde bulunulan mecranın yasaları denilir.

Yasalar tüm topluma eşit mesafede hazırlanır. Yargılamada yasalara göre yapılır ve olması gereken de budur. Yasaları yönetenler diğer adıyla seçilmişler hazırlar. Sonuçta her biri farklı bir kesimin vekili olarak söz almakta ve onlara hizmet edecek yasalar hazırlamaya çalışmaktadır. Siyaset burada adaletin içine sızar ve adaleti oluşturmaya başlar ancak tam olarak yargılama sürecinde etkinliğini gösterir ve olması gereken bu DEĞİLDİR. Herkese eşit mesafede hazırlanan bu yasalar herkese eşit şekilde yargılama yapamamakta yasa olma özelliğini burada kaybetmektedir tabi herkes için değil.

Yasalar bir parlamento ya da bir komite tarafından hazırlansa da bir siyasi otorite hakim olmaktadır hazırlanan bu yasaların üstünde. Bu siyasi otorite hazırladığı yasalar içerisinde bireysel insan haklarını koruyacak yasalarda bulundurmakta aynı zamanda siyasal otoriteyi koruyacak yasaları da araya sıkıştırmaktadır. Aslında buraya kadar sorun yok çünkü bunlar siyasi otoritenin siyasal hakkıdır ve sonuç olarak hazırlanan yasalar tüm toplum için geçerli olmakta. Ta ki yürütme ve yargıya müdahale edilmediği sürece. Çağdaş medeniyetlerde yasama,yargı ve yürütme birbirinden bağımsız çalışır. Yasayı hazırlayan siyasi otorite yargılamayı da yapmak istediği an kendi hazırladığı yasayı ve içinde bulunan tüm insan haklarını çiğnemiş olur. Böyle bir süreçte insan haklarından söz etmek doğru bir tabir olmasa gerek. Günümüz Türkiye’sinde hazırlanan yasaların nasıl yürütüldüğüne bakalım. Evet evet yürütülüyor; bir orada bir burada. Siyasi otorite ne ise yasa da o olmakta yargı da o ve yürütmede yine aynı siyasal otoritenin peşinden sürüklenmektedir. Yasaların toplumun gelişmişlik seviyesine göre değişeceği yerde siyasal otoriteye bağlı bir değişkenlik göstermesi bu yasaların insan haklarına hiçbir şekilde hizmet edemeyeceğini göstermektedir.

"İnsan hakları nedir?" ya da "insanlar hangi hakları istiyor?" Yasalar hazırlanırken acaba bu iki soru geliyor mu akıllara? Hiç sanmıyorum. Bana kalırsa yasayı hazırlan siyasi otorite, şahıs ya da kurum her kim hazırlıyorsa şu soruyu soruyordur kendine “ben ne istiyorum?" diğer bir deyişle "benim işime ne gelir?” Buyurun o zaman yasaları koyalım önümüze ve içinde insan haklarını değil insan arayalım.