Ayna...

Görür görmez tanımıştım hemen. Üzerinde yırtık bir ceket, ayağında delik pabucuyla köşeyi döndüğünde. Çok değişmişti aslında. Saçları hüzün beyazı, teni keder sarısına boğulmuştu. Zar zor duyuluyordu sesi. "Ben" diyordu... "Sen" diyordu... Susuyordu... Yanaklarından sızıyordu kara kalem bir çizgi edasıyla göz yaşları. Sanki şiir ağlıyordu... Her damla satır oluyor, her satır mısraya... Mısralar avuçlarına damlıyordu... Sayfaya dönüyordu elleri. Keskin çizgilerle çizilmiş, buruşmuş, hırpalanmış... Görür görmez tanımış işte hemen... Tamamlanmamış cümleler gibi bakıyordu. Her satırın sonuna üç noktayı koyuyordu, dipsiz bir kuyu misali... Kelimeleri yetmiyordu... Cümleler dolmuyordu... "Ben" diyordu işte "Sen" diyordu... Susuyordu... Her şey gibi, çekildiğimde aynanın karşısından, o da kayboluyordu...