Kaldırımları ıslak caddede yürüyorum. Hava biraz soğuk ama bu caddeyi seviyorum. Sokaklarında her zaman müzik oluyor. Sokak kalabalık ve herkesin bir acelesi var gibi gözüküyor. Kısacık saçları olan bir kadınla çarpışıyorum. Elmacık kemikleri, çıkık dudakları, kırmızı ve ince bir çizgi gibi; bana seni anımsatıyor. Biraz telaşlı kocaman açtığı iri gözleriyle bana bakıyor. O gün geliyor aklıma; ilk sigaranı içmiştin hani, bir andan bir yudum daha alıp uzaklaşmıştın yanımdan. Karanlık koridorda yürürken kayboldun. Banyonun kapısı açıldı ve sen oradan çıktığında tüm odayı bahar kokusu kapladı. Saçların kısacıktı ve ıslak... En sevdiğim şeydi saçların; kıvırcık siyah saçların, belinden kalçalarına süzülen. Kıvrımlı belinle o kadar uyumluydu ki tüm şarkılarımın ilhamıydı saçların ve kıvrımların. Benden nasıl intikam alacağını biliyor gibiydin. Canını yakmıştım, ağlatmış, üzmüş, aldatmıştım! Saatlerce karşında oturup susmanı izledim, kızgınlığını, öfkeni, aşkı... İlk kez o gece nefesini hissetmeden uyudum. Sabah uyandığımda yoktun ve en kötüsü ben seni nerede arayacağımı bile bilmiyordum. Saatlerce bana baktığın yerden kendime baktım, akşamdan kalma bir andan bir yudum aldım. Evet dudakların ve o güzel tadın hala buradaydı. Benim için ördüğün atkıyı boynuma doladım, sanki hiç gitmemişsin gibi ve o caddeye, müziğe kendimi bıraktım...
Yürürken farkına vardım, bir daha asla dönmeyecektin ve rüzgar yüzüme çarptıkça aynı şeyi tekrarladım; kadınım artık özgür... İkinci şanslar, dönüşler ve ihtimaller her zaman daha iyi sonlar ya da sonuçlar için vardır ama bu düşünce bir ihtimal bile değildi biliyordum ve ben bu sevdiğimiz caddede seni sanki gerçekmiş gibi yaşıyorum. Ne diyebilirim ki, kadınım özgür... Sokak kalabalıklaşıyor ve ben daha çok yalnızlaşıyorum. Hızlı adımlarla döndüğüm ev ve kapımızı anahtarlarla açmanın verdiği o acı . Hızlıca bütün odalara bakıyorum, belki sen karşıma çıkarsın diye ama ev bomboş, sessiz ve sensiz...
Belki birlikte gideceğimiz pek çok yer vardı ya da dinleyebileceğimiz pek çok müzik ve öğrenebileceğimiz pek çok dans ve yeni renkler. Ne diyebilirim ki... Bugün bakıyorum da tam 12 yıl olmuş. Seni en son gördüğümde hiç gelmeyecek bir adamı, bir gemiyi ya da hiç gelmeyecek bir mutluluğu bekliyor gibiydin. Yüzündeki çizgiler belirginleşmiş, saçlarında da beyazların çıkmıştı sanki. Dikkat ettim de, o çok sevdiğin mavi kazağın da yırtılmıştı. Evet bir kez daha söyledim, kadınım özgür! Soracak olursan "İyi misin?" diye, iyiyim. Ve yine soracak olursan "özledin mi?" Özledim. En çok dersen "En çok neyi?" Vereceğim tek yanıt "Gözlerin..." olur. Ve saat gece yarısını biraz geçmiş, ben şimdi tavan arasındayım. Eski eşyaların, birlikte çizdiğimiz resimler ve en son senin dokunduğun bu piyano... Tüm bunların arasında o geceden kalan bir tutam saçın, ona bakıyorum. Hatırlıyor musun; bunu bana vermiş, gözlerindeki yaşları silmiş ve "Sensiz mutlu olacağım!" demiştin. Ve ben şimdi merak ediyorum da mutlu olabildin mi?
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre