Bir Resepsiyonistin Günlüğü...

"Kaliteli iş yapalım dedik insanlar kalitesiz çıktı. (kuyumculuk)

Kalitesiz iş yapalım dedik insanlar kaliteli çıktı. (otelcilik)"

İçimde tarifsiz bir huzur vardı. İşimi seviyordum. Eski işimden sıkılmıştım. Parası iyi olan bir sektörde çalışmıştım, kuyumculuktu ve her departmanında ayrı ayrı çalışmış 10 senemi vermiştim. Eskiden kuyumcu denince bir saygınlığı, bir itibarı vardı ta ki 2008/2009 yılına kadar. Bu seneden sonra işleri çocuklarına devreden babalar elini eteğini çekip de, piyasaya yeni yetme çocukların çıkması ve gerek kapısına  gelen toptancılara, gerekse eski müşterilerine davranışlarının değişmesi bu mesleğin çekilmez hale geldiğini anlatıyordu. Ve eline iki yüzük, bir küpe alıp ben toptancıyım diye gezenler rezilliğin ayrı bir boyutunu oluşturuyordu.

İşe başlayalı üç ayı geçmişti ve gece çalışıyordum. Gececilikte ikinci haftam... Görevi devralacağım arkadaş gece bir aile gelecek onlara yardımcı olursun deyip çıkmıştı. Gececiliğe alışamamıştım ama ben istemiştim bu işi. Karşımdaki şubede yeni arkadaş ve ben kalmıştık. Gece için bekliyorduk. Bir ara yerimden ayrıldığımda otele gelen beyefendiyi yanlış odaya almıştı, elimde başka oda olduğu için üstelememiştim. Gelecek Aileyi de diğer odaya alırız diye düşünmüştüm. Saat 23.30'da beklenen aile gelmişti. Karşılama yaptıktan sonra;

-İyi akşamlar 105 numaralı odada Katı ailesi  adına rezervasyonum vardı, dediğinde

-Efendim odanız 104 demiştim. Ama adam ısrarla 105 numaralı odayı istiyorum diye söyleniyordu. Bir yanlışlık olduğunu, bu akşam için burada kalmanız uygun mudur ? diye sorduğumda ısrarla;

—Anlamıyorsun galiba 105 numaralı oda diyorum, diyordu. Zorlu bir gece beni bekliyordu ama yapacak bir şey yoktu.

105 numaralı odanın kapısını çalıp, beyefendiyi uyandırmıştım. Özür dileyerek odasının değiştirilmesi gerekiyor demiştim. Beyefendinin iyi gününe mi denk gelmiştim ne, tabi sorun değil deyip diğer odaya geçmişti. Katı ailesine odayı gösterdim. Oda için tamam demişti ama bir sorun vardı; gecenin bir yarısı odayı kime temizletecektim.

Of iş başa düşmüştü.

Beyefendi; ben yemeğe gidiyorum birazdan gelince odaya gireriz, demişti ve ben apar topar çarşafları söküp dolaba yeni su, soda, yeni havlu takımları koymuş ve en kötüsü tuvaleti de temizlemiştim. Demek ki bu otelin böyle cilveleri de vardı ve beyefendiyi beklemeye başlamıştık. Saat 01.00 gibi gelen beyefendi odayı görmek istemişti. Beraber çıkıp odayı kontrol etmiştik ve beğenmişti. Valide hanıma bir kere daha teşekkür etmiştim bize bu işleri öğrettiği için. Adam valizleri odaya çıkartmıştı. Kimlikleri birazdan veririm demişti. Eşini ve eşyaları odaya bırakıp geldiğinde kimliklerini kontrol etmiştim.

Allah'ım bu mucize dedim kendi kendime, çünkü otelin en sevdiğim kuralı;

"AİLE OLMAYANLAR AYNI ODADA KALAMAZLAR"  ve bunlar evli değildi.

-Beyefendi evlilik cüzdanınız var mı, diye sorduğumda;

-Hayır. Yeni evlendik değiştirmedik, demişti.

-Bu şekilde sizi aynı odaya alamam maalesef. Başka odam da yoktur deyip beklemeye başlamıştım.

-Bakın ben yeni evlendim, diye ısrar ediyordu.

-Evli olduğunuza dair bir kağıt, bir belge var mı? ve size telefonda bu konuda bilgi verilmiş olması gerekiyor, dedim.

-Evet bilgi verildi ama unutmuşum.

-O zaman yapabileceğim bir şey yok, dedim. Maalesef kurallar bu yönde.

-O işi yapmak için gelmedim ta yurt dışından buraya. Bakın belgeyi yarın veririm,  diyordu. Oysa ki geldiğinde anlayışlı olsaydı yardımcı olabilirdim, belli ki aileydiler.

Ama koz benim elime geçmişti artık ve benim bunun acısını almam gerekiyordu.

- Yetkili ile görüşebilir miyim?

-Beyefendi saat 02.30. Bu saatte kimseye ulaşamam dedim. Aslında bizim müdürleri sıralı sayıyordu, hepsini de tanıyordu ama ben ilgilenmiyordum.

Cebinden çıkardığı telefonla rastgele numaralar çevirip bir yerlere ulaşmaya çalışıyordu ama çaresiz kimseden yanıt yoktu. Bana dönüp;

-Ne olacak şimdi?

- Ya siz lobide kalın hanım efendi yukarıda kalsın, ya da siz kalın hanım efendi lobide otursun,  dediğimde kızmıştı ama yapabileceğim de bir şey yoktu. Saat dört olmuştu. Telefonu çalıyordu, arayan işletme müdür yardımcısıydı. Bir süre konuştuktan sonra telefonu bana vermişti.

-Alo buyurun efendim.

-Ben Kürşat.

-Peki efendim. Teşekkürler efendim.

Saat beş olmuştu ve artık adam odasına çıkmıştı. Sonradan beni şikayet etse de ben gerekeni yapmıştım oysa ki...

Eğer az da olsa empati kurmayı denerseniz yapamayacağınız iş yoktur.