Yokluğun Sonrası

Beynimde siren sesleri ve ölmek istiyor aklımın ucundaki her zerre acı çekerek. Bilirsin, acı çekmek platonik aşkların sonuç kısmıdır. Gidişinin şiddeti ölçülemedi hala ve büyük konuşuyor uzmanlar; yıkılmışım, senin eksikliğin ile kendi enkazımın altında kalmışım. Fısıldaşıyorlar kendi aralarında, belli ki gidişinin artçıları bitmedi daha. Hatta birini gizlice dinlerken duydum. Sayende merkez üssü olmuş bedenim, harabeden, yıkık dökük hayallerden, molozlardan geçilmez olmuş. Ve sanırım böyle kalacak bundan sonra. Bu sefer siren sesleri benim yok oluşum için çalıyor, hayvanlar yaklaşan büyük yıkımı hissetmiş gibi hepsi huzursuzluk içinde ve yıldızlar... Ve yıldızlar sevgilim, eminim hiç bu kadar yakın olmamışlardır kalbimin arafına, gökyüzü hiç bu kadar asılı kalmamıştır yokluğundan baş gösteren sonsuz boşlukta. Kalbim serçe gibi; ufak, korkmuş bir serçe. Dayanamayacak gibi yıkıma. Sanırım uzmanlar haklı, gidişin kalbimde 8.4 şiddetinde hissedildi. Ve ben, ve ben sevgilim içten parçalanmayı öğrendim sayende.

Gözyaşlarım... Onlar bedenimde oluşan yarıklardan içeri süzüldü. Kanım... Kanım boyadı kızıl gökyüzünü. İlk defa sesim dışarıdaki siren sesini bastırdı. Sanki boğazım dikenli tel örgülerle çevrili, yutkunsam kesiyor, yutkunmasam kendi tükürüğümde boğulacak gibiyim. Bedenim... Bedenim ayakta kalamıyor artık. Olduğu yere çökmek üzere. Ama en çok ruhumda hissediliyor bu deprem. Ruhum... Zavallı, bi çare ruhum... O ayrılmak istemiyor bu harap bedenden. Şaşırdım doğrusu, benimle kalmak isteyen bir ruhum kaldı geride. Sadece son bir kez arkana bakmanı istiyorum sevgilim.

Arkana bak. Artık ayakta duramıyorum, kalbim bedenimden kopup ayrılmak istercesine kanat çırpıyor, kulaklarım içimde çağlayan kanımın uğultusuyla sağır olmak üzere. Arkana bak, üzerinde dumanlar tüten enkazımı gör. Enkazımdan arta kalan dumanlarla sensizliğe karıştığımı anla.