Keşke

"Keşke"... Sevmediğimiz kelimelerin belki de en başında yer alır. Matematikteki "0" sıfır gibi. Sıfırla neyi çarparsak yine sıfır ediyor. Keşke de öyle; ne istersen, neyin hayalini kurarsan keşke sıfır gibi yüzüne çarpıyor kurduğun her şeyi. Bazen tüm geleceğimizi bir keşke ile hiçe sayıyoruz. O kadar gaddar bir kelime. Bir laf var ya "Keşkeden önce söylenmiş cümlenin bir anlamı yoktur." Gerçekten de öyle.

Peki neden? Neden bunu kontrol edemiyoruz? Her keşkeden sonra neden bir keşke daha söylüyoruz ve bir tane daha... Yoksa kendi hayatımızı kontrol edemiyor muyuz? Dünyanın en mükemmel varlığı, yaratılış harikası varlık daha kendi yaşamını mı kontrol edemiyor. Çok saçma. Edebilir, edebiliriz...

Edemeyiz... Çünkü duygusalız. Duygularımızla hareket ediyoruz. Bu yüzden her defasında yine aynı rüzgara kapılıp o bilindik kıyıya vuruyoruz. Evet insan duygularıyla yaşar. O olmadan hiçbir şeyin anlamı yoktur. Sevgi, sadakat, güven, AŞK... Bunlar olmadan yaşanmaz. Ama bilinsin; insanoğlu tamahkardır. Bu yüzden her şeyi doruklarda yaşamak isteriz. Duyguları da... Bu böyle olunca da karşılıklı vaatler boy gösterir. Ama söz tutamıyoruz. Güvenilir değiliz. Böyle olunca da vaatler karşılık bulmuyor, sözler tutulmuyor. Ve kargaşa süreci başlıyor. Uykusuz geceler, karın ağrıları, iştahsızlık ve en kötüsü suçluluk hissi. KEŞKE sadece metabolizma ile ilgili acı çeksek ama bunun en kötüsü içimizde yaşadığımız hesaplaşma. VİCDAN... İşte tam da burada "Keşke söz vermeseydim." diyoruz. Ama çok geç artık. Ve artık sen de karşındaki için bir keşkeden ibaretsin. Hepimiz birer KEŞKE'leriz.

"Af edersin keşke..." dediğini duyar gibiyim. En son ne için keşke demiştin?