Aşk-ı İstanbul

İstanbul'a aşk ne de çok yakışıyor. O da ürkek aşıklar gibi narin ve kırılgan. Ama yüzyıllara tanıklık etmiş vefalı yüreği tüm heybetiyle dimdik. Sadık bir yar gibi tüm ihtişamı ve sessizliğiyle kucak açmış herkese. Yeni yetme sevdalara inat arnavut kaldırımlı dar sokakları nazlı bir gelin gibi bakıyor. Cumbalarından sarkmasa da sardunyalar göz kırpıyor tüm nostaljisiyle. Şimdi at arabalarının tıkırtısını bol karbonmonoksitli binek araçlarının korna sesleri bastırdı. Ordan oraya koşuşturan yüksek ökçeli seslerimizle kaç kere bastırdık nefesini. Birbirimizi bile dinlemeyi unutmuşken ezan sesleriyle anlık sessizliklere gömüldük.

Söyle seni duymak için kaç desibellik seslenmeliydin bize. Tüm vapurlar ve martılar bir araya gelse uyandırabilir miydi bizi bu koşuşturmadan. Ah bağışla bizi Istanbul bilemedik kıymetini, anlayamadık seni. Koyamadık bağrına senin gibi kıymet bilen sevdalar, hüznüne kulak veren derviş gönüller. Ondan mıdır uğultusu arttı bu şehrin, ondan mıdır hep bir ağızdan konuşması herkesin. Vaktin olursa bunca kalabalıktan oturup dertleşelim seninle. Bir çay söyleyelim sessizce içelim yedi tepenin hüznüne…..