Öylesine Bir Adam Düşleyin

Küçücük yaşında babasını kaybetmiş ve üvey baba ile yaşamına devam etmiş, hayatın içinde savrulup duran küçük bir çocuk olarak başlıyor hayatı . Öz babasını hayal meyal hatırlıyor, sadece soluk bir resim var babasından geriye kalan ve küçük yaşında hafızasına kazınmış sisler arkasındaki hayaller…

Hayatın pençesinde küçük bir çocuk… Okula gitmeye çalışıyor, bir taraftan da harçlığını kazanmak için sabahları gazete dağıtıyor, okula gittiğinde bir elinde simit tablası diğer elinde bir defter, bir de kalem. Önce arkadaşlarına simit satıyor, sonra zil çalıyor, ders başlıyor ve işte hayatının diğer tarafı… Kafası zehir gibi çalışan bir çocuk ama maalesef imkansızlıklar yüzünden ilkokuldan sonra okumaya devam edemiyor. Keşke imkan olsa... Ne kadar önemli bir insan olabileceğini kimse bilmiyor.  Hatta okulun bitirme sınavında kağıt alacak parası olmadığından tüm sınavı yapamıyor, sadece elindeki kağıdın aldığı kadar soru cevaplıyor ve öylece bırakıp çıkıyor…

Çocukluk yılları, gençlik yılları hep sokaklarda ve hep çalışarak geçiyor… Gençlik yıllarında birçok kız seviyor kasabanın yakışıklı delikanlısı… Daha o yıllarda bile gömleğinin ilk üç düğmesi hiç kapanmıyor…

Sonra bir acı anı daha ekleniyor hayatına… Belki acemiliğinden, belki dikkatsizliğinden… Neyse ne artık… Ama sağ gözü sakatlanıyor yakışıklı delikanlının. Bir sürü ameliyat, eski Türk filmlerindeki gibi bir sona ulaşmak üzere iken bir hasta bakıcı tarafından kurtarılıyor. Neredeyse sağlam gözü kimsesiz olduğundan zengin birine satılacak ve tamamen kör kalacak, kaçıyor hastaneden ve tek gözüyle hayat sımsıkı tutunmaya devam ediyor…

Üç sağlam arkadaşlar o zaman kasabada… Birbirlerinden hiç ayrılmayan…

Ve sonunda bir gün bir kız seviyor delikanlı kasabadan… Kız da kız, gönlünü yakıp kavuruyor… Nişanlanıyorlar, sonra evleniyorlar… Bütün hayatı değişiyor delikanlının, artık bir ailesi var… Çok sevdiği bir karısı ve ilk çocukları, oğulları da katılıyor yanlarına… Yaşı 20. Aslında ilk istediği kızının olması ama Allah ilk önce erkek evlat veriyor onlara… Büyük bir mücadele ama nasıl bir mücadeledir ki sırt sırta vermiş iki kocaman yürek. Birlikte göğüs geriyorlar artık hayatın tüm zorluklarına, yılmadan, bıkmadan, usanmadan…

Sonra bir çocukları daha oluyor o da erkek… Ama maalesef o çok fazla yaşamıyor. Ve sonunda bir çocukları daha oluyor ve işte beklediği kızı geliyor … Dünyalar onun oluyor, daha ne ister ki… Ailesi, sevdiği bir karısı, bir oğlu ve artık bir kızı da var… Sımsıkı sarılıyor hayata ve mücadelesi daha da artıyor. Artık kocaman bir ailesi var…

Sonra bir gün canı kadar çok sevdiği karısı rahatsızlanıyor. Sadece onun iyi olması için her şeyden vazgeçiyor ve başlıyor sıfırdan hayata başka bir yerde… O kadar sıkı bağlılar ki birbirlerine, hiçbir güçlük yıkamıyor onları… Hayatın her zorluğuna birlikte direniyorlar ve mutluluklarını hiçbir şey bozamıyor…

Ve sonunda doğdukları büyüdükleri topraklardan ayrılmak zorundalar… Bir fedakarlık daha ama bu sefer çocukları için… Onlar okuyacaklar ve meslek sahibi olacaklar, onlar gibi ezilmeyecekler hayatın pençesinde… İstanbul yolculuğu başlıyor ve hayat İstanbul’ da çok daha zorlu bir şekilde bekliyor onları… Biliyorlar bunu, ama korkmuyorlar… Çünkü, hala beraberler ve her şey çocukları için artık…

Adam çok iyi bir inşaat ustası, kadınsa makinede harikalar yaratan bir çeyiz ustası… Gel gelelim İstanbul’ da çok var onlar gibi olmasa da bu işleri yapan, hayatsa hiç kolay değil ve okutmaya gelmişler çocuklarını, pes etmeyecekler, yılmayacaklar ve yenilmeyecekler bu koca şehre… Adam sırf çocukları için mesleğini bırakıyor, bir birahaneye bulaşıkçı olarak giriyor ve başlıyor çalışmaya…Kadınsa evde iş yapmak istiyor ama tanınmıyor ne yapacak, koca şehir para kazanmak gerek iki çocuk okuyor. Evlere temizliğe gidiyor, hasta bakıyor… Yani kısacası bin türlü fedakarlık ve mükemmel bir anne-baba örneği olarak devam ediyorlar savaşmaya hayatla…

Yıllar geçiyor aradan… Çocuklar büyüyor, okullarını bitiriyorlar. Meslek sahibi oluyorlar.

Yılların yorgunluğuna dayanamıyor adamın kalbi ve bir gün acıyla kıvranarak geliyor evine… Hastaneye yetiştiriliyor ve son anda kurtuluyor ama maalesef önceki gibi değil… Yavaş yavaş onu tüketmekte olan bir kalbe sahip artık… O her şeye göğüs geren, dayanan adam zayıflıyor ama yılmadan dimdik durmaya devam ediyor ayakta… Her şeye, herkese inat yapar gibi, dimdik duruyor ayakta, yıkılmıyor…

Ve sonunda yuva kurma zamanı geliyor çocuklarının… Önce oğulları evleniyor, uçuyor yuvadan göz bebeklerinden birisi ve sonra kızları… Aradan yıllar geçiyor yoruluyor artık, iyice bitkin düşüyor, gücü azalıyor adamın ama hala dayanmaya, direnmeye devam ediyor hayata inatla…

Ta ki son ana kadar bırakmıyor kendini… Kendine bile yetecek gücü yokken çocuklarına, karısına güç vermeye çalışıyor. Karısı, çocukları ondan saklıyorlar durumunun ne kadar kötü olduğunu, oysa kendi içindekini saklıyorlar çocuklarından…

Ve o acı gün geliyor… Onca yaşanmışlığın ardından, onca mücadeleden sonra tek gözlü korsan kapatıyor gözlerini, bir daha açmamak üzere…

Ardında yalnız bir kadın bırakıyor…

Ardında onu çok seven ve çok erken kaybettiği için kahrolan iki evlat bırakıyor…

Ve ardında o kadar çok insan bırakıyor ki onu çok seven, herkes hala her konuşmasında mutlaka onu anıyor…

Bir kez bile ben kötüyüm demeden göçüp gidiyor bu fani dünyadan…

Öyle bir yürek ki onunki; bütün sıkıntıları, dertleri içinde toplayıp, kimseyi kırmadan sevgiyle anılarak gidiyor bu dünyadan…

Öyle güzel bir insan ki, yüce Allah ona sevdikleriyle vedalaşmayı bile nasip ediyor…

Ve sonunda bütün acıları diniyor o güzel insanın, artık hiç acı çekmeyecek…

Sadece evlatları ve ailesi için çırpınan o kocaman yürek durdu.

Artık atmıyor…