Oynanmayan Oyunlarımız

Nasıl da hızlı geçiyor zaman...

Dün başka bir telaşın içindeydik, bugünse çok başka.

Küçükken kuş cıvıltıları, çocuk sesleriyle uyanırdım uykumun en tatlı anında. Daha yatakta gelirdi dışarı çıkıp oyun oynama isteğim. Bir an önce kalkıp ben de katılmak isterdim eğlenceyle bağırıp çağıran arkadaşlarımın o en neşeli oyununa..

Bizim için en vazgeçilmez oyunlardı yakar top ve istop. He bir de hava kararırken tadı çıkan, annelerimizin "Hadi artık eve gelin." demesine rağmen oynamayı bırak(a)madığımız 'akşam ebesi'...

Çeşit çeşit ağaçların arasında karar veremezdik hangi meyveyi yiyeceğimize. Başlıca tercihimiz erik ağaçlarına çıkar tüm ceplerimizi doldurana dek erik toplar ve onları dökmemeye dikkat ederek aşağı inmeye çalışırdık..

Böyleydi bizim çocukluğumuz...

Nasıl oldu da top yerine tabletle oynar olduk?

Değişmek zorunda zaman, değişecek de. Fakat çocukların arasındaki diyaloglar, oynadığı oyunlar vs. değişmesin. Çocuklar arkadaşlarıyla oyun oynayarak büyür, telefonlarıyla tek başına level atlayarak değil...