Ölümü düşünmek ürkütür fakat...

Ayrılıkları ve ölümleri sıradan olağan şeyler gibi görmeye başlayacağınız zamanların geleceğinden emin olabilirsiniz. Fakat bu uzun sürebilir. Yüz hatlarınız kırışıp saçlarınız ağarabilir. Bedeninizde beraber yaşamaya alıştığınız ağrılarınız olabilir. Seçim sizindir. Ya zamana bırakın onun sizi olgunlaştırmasını bekleyin ya da ölümü her gün düşünün.

Eninde sonunda öleceğiz.. dendiğinde bundan ne anlıyorsunuz ve buna ne anlam yüklüyorsunuz? Gelecekte gerçekleşmesi mukadder bir hadise olarak kendi ölümümüzü nasıl görüyorsunuz? Onu bütünüyle unutmak ve sanki ölüm yokmuş gibi yaşamakla karşılaştırıldığında onu sürekli göz önünde bulundurmaktan hangi değerleri çıkarıyorsunuz?

Bunları biraz düşünün...

Maksadım sizleri karamsarlığa sokmak değil. Okurken itici geldiğini tahmin edebiliyorum. Çünkü insan en yakın arkadaşıyla beraberken bile ölüm üzerine sohbet etmekten kaçınır. Bırakın sohbet etmeyi düşünmek bile rahatsız edici gelir. Çünkü ölümü düşünmek ürkütür.

Peki maksadım ne?

Maksadım akıp gitmekte olan değerli zamanınızın farkına varmanız. Bir günün değerlendirmesini yapmanız. Bugün neler yaptım diye kendinize sormanız. "Bugünü yaşadım mı yoksa her gün yaptığım rutin işler içinde kaybolup gitti mi?" diye bilincine varmanız.

Dünya işleriyle yeterince meşgul oluyoruz hepimiz. Arada sırada da olsa akrabalarınızı, dostlarınızı, yakınlarınızı ziyaret edin. Kafanızı kaldırıp gökyüzünü seyredin. Hiçbir şey yapmayıp bir kuşun kanatlarını çırpışını izleyin. Doğayı dinleyin. İçinde bulunduğunuz evreni dinleyin. Sizi yaradanı dinleyin, hatta onunla konuşun.

Daha da önemlisi kendinizi dinleyin.