Köklerimi Kerbelada Koyan...

Kökleri toprağa sıkı sıkıya bağlanmış bir ağaç gibi yüreğim.

Dallarım, gökyüzünü selama durur

Yapraklarım, mevsiminin ayrılık rengine boyalı.

Gün ağır ağır doğarken üzerime

Güneş hicranı dolamış bir geveze gibi diline.

Bulutlar, hem giderim, hem ağlarım diyen

Nazlı bir gelin gibi

Duvağını düşürürler gövdemin beline.

Ve sevdalılar...

Dallarıma allı morlu yazmaları bağlamanın derdinde, kördüğümlerini atarlar.

'Bu, bizim ağacımız olsun. Birgün bizi ölüm ayırırsa bile sevdamızın şahidi bu ağaç, bu dağlar olsun.' diye andın pınarına kanarlar.

Herkes gitti mi bir sessizlik alır ruhumu

'Gel hele otur karşıma' der gibi beni hesaba çeker ruh-i sükutum.

Sonra ufak bir çıtırtı bozar, kendime hapsolmuş sessizliğimi.

Ayaz yemiş bir güvercin, yavrusuna yer yurt aramanın telaşıyla gelir

Konar dallarıma.

Yavrusu üşümesin diye çalı çırpı ne varsa kundak eyler dallarımı ona

Öper alnından yavrusunun ve yeniden koyulur masmavi bir yola.

Yelkovan akrebin ensesinde, gece ile gündüz kıyasıya bir kavgada

Gece galip gelir ve salar akşamının karasını üzerime

Günse busesini usulca koyar alnıma.

Kapanır göğün aydınlık kapıları.

Herkes ölümü aratmaz derince bir uyuyuşta

Dağlar sırt sırta vermiş, ay kandilini takınmış boynuna.

İşte böyle,

Bir sen konmadın yürek ağacıma

Ne baranın, ne kırağın

Can suyu olmadı bana.

Hakkım olsun, köklerimi Kerbelada koyan

Tüm okyanuslara, tüm deryalara...