Çalınmış Hayaller

Hep birşeyler anlatmak isterdim yıldızlara. Onlarla konuşabilmek...

Göğe yükselmek, kucaklarında oturmak...

Oysa, sadece bir hayaldi bu.

Ve hep hayal olarak kalacaktı.

Çocuktum, normaldi böyle hayaller. Doğaldı, olabilirdi.

Artık büyüdüm, olgunlaştım. Gene hayallerim var şimdi.

Şimdi yıldızlarla konuşmak istemiyorum belki ama yine de hayal işte onlar.

Sadece bir hayal işte.

Anlatamıyorum şimdi hayallerimi öyle ulu orta.

Saklamam gerekiyor ne yazık.

Neden saklıyorum peki ?

Çalınırlar diye mi korkuyorum acaba yoksa suya düşürülmelerinden mi korkuyorum.

Belki suya düşebilecek olmaları ürkütüyordur beni.

Belki bu yüzden kaçıyorumdur onları anlatmaktan artık.

Ama bu bir ihtimal, yani bir kesinliği yok.

Kesinliği olan bir tek şey var ki; o da hayallerimizden utanıyor olmamız. Onlara gülünç denilebilme ihtimali.

İşte budur bizi hayallerimizi saklamaya iten asıl neden.

Belki çoğumuz kabul etmeyeceğiz bunu.

Ama asıl gerçek maalesef ki bu.

Gönlümüzdeki aslanı yani hayallerimizi gerçekleştiremeden kimse onların aslında birer hayal olduğunu bilemeyecek ve bunun tek suçlusu da yine başkaları olacak.

Çünkü yıllarca susturulduk.

Dilimiz yokmuş gibi konuşturulmadık.

Sen sus dendi çoğumuza.

Sadece birer çocuktuk onların gözünde.

Bu, bir suçmuş gibi hep karşımıza çıktı.

Her zaman yüzleşmek zorunda kaldık çocukluğumuzla. Belki de savaştık bu durumla. Belki de kabullendik.

Ama sonuç hep aynıydı.

Hep onlar kazandı.

Hayallerimizi hala içimizde, yüreğimizde yaşıyorsak ve onları olabildiğince gerilere, derinlere itiyorsak bundan yine onlar sorumlu işte.

Bunu becerebilmelerine şaşmamak gerek.

Peki ellerine ne geçti?

Ne kaldı ki ellerinde kalp kırıntılarından başka ? Yarım kalan tutkulardan ve yaşanmamışlıklardan başka ?

Uçsuz bucaksız olacakken hayallerimiz, hep bir sınırda takılıp kaldı.

İşte yine yapıyorlar bunu.

İşte yine.

Ve maalesef toplum olarak yapıyoruz bunu.

Ne geçecekse halbuki elimize ?

Ne kalacaksa elimizde ?

Size de söyleniyordur mutlaka o '' sen mi yapacaksın ?'' bileşkesi.

O tadınızı kaçıran, acı soru.

Gülüyorlardır belki de yüzünüze eğer kalmamışsa azıcık da olsa utançları.

Yazık...

Onlara da yazık evet.

Ama en çok da

bize ve tamamlanamayan hayallerimize yazık.

Ama suçlamayın kendinizi,çünkü tek suçlu onlar!