Sen Hep Yüreğimde Kalacaksın

Helallik istedi ayrılırken yanımızdan. “Ağlamayın.” dedi, “Eğer şehit olursam.”. İstemezdi arkasından ağlanmasını. Kalbinde iman tamdı, vatan vardı, her şeyiyle hazırdı. Annesinin elini öptü, baktı bana doğru, “Bacım,” dedi, “sende helal et.”. İçimde gurur, yüzümde burukluk, “Helal olsun.” çıktı ağzımdan, gerisi zaten yok.

Sessizlik hakimdi evde. Abimin gitmesinin sessizliği. Annem ağlıyordu, “Dikkat et oğul, geri gel oğul. Gidip de dönmemezlik etme oğul.” dedi ve daha çok ağladı. Ya gidip de dönemezse, ya bir şey olursa. Ana yüreği, dayanamaz ki acısına…

Benim abim jandarma olmuş gidiyordu. Ama arkasında gözyaşları bırakarak gidiyordu. O gözyaşlarıyla uğurlandı. Abim gidiyordu ve belki de geri dönüşü olmayacaktı. Herkesin yüreğinde biraz korku, biraz hüzün, yolluyorlardı onu. Zordu bizim için bu anları yaşamak. Babam bazen kapıya yaslanıyor sonra gülümsüyor, içten bir, ”ah” çekip, “ Keşke bende gidebilseydim.” diyor. Tek hayaliymiş babamın jandarma ve ya polis olabilmek. Gerçekleştirememiş bu hayalini. Şimdi öğretmen ve yıllar önce iki öğrencisinden biri polis diğeri jandarma olmuştu. Onların gururuyla avutuyordu kendini. Artık canı, oğlu da jandarma oluyordu. Yüreğini ancak böyle avutuyordu.

Abimi gönderdik. Şimdi evde annem, babam ve ben oturuyoruz. Ama abim yüreğimizde, biliyoruz bizde onun yüreğindeyiz. Aradan aylar geçti. Her gün bizi arıyordu, görüşüyorduk. Müsait oldukça arayabiliyordu. Ama birkaç gündür aramıyor. Annem ve babam iyice korkmaya başladılar. Onları avutmaya çalışıyordum ama içten içe bende korkuyordum. Ya bir daha gelemezse!

Televizyonda şehit haberi. Jandarmaymış şehit. Allah ailesine sabır versin. Tam şehidin kim olduğunu öğrenecekken kapı çaldı. Kapıda birkaç jandarma. Size iyi ve kötü haberimiz var dediler. “Oğlunuz şehit mertebesine yükseldi.” dediler. Ana yüreği ayakta durmaya dayanamadı. Yere çöktü. Kötü haberi söylediler,” Oğlunuz bu eve bir daha geri dönemeyecek.”

Ellerinde bir kâğıt vardı. Abim şehit olmadan önce onlara vermiş. Annem yerde ağlıyor, babam kâğıda uzandı. Kâğıdı eline aldı. Jandarmalar kapıdan ayrıldılar. Televizyonun yanına gittik. Babam her kanalda az önce gördüğümüz o şehit haberini aradı. En sonunda bir kanalda buldu. Aman Allah’ım bu abim. Her şeyi yeni yeni anlıyordum. Şehidin fotoğrafı veriliyordu. Bu gerçekten benim abimdi. Abimle geçirdiğimiz iyi kötü bütün anlar gözümün önünden geçiyordu. Babam sehpaya indirdiği kâğıda uzandı ve okumaya başladı. Gözleri yaşlar doluyordu.

-Üzülmeyin sakın arkamdan. Benim içimde bir huzur var şu anda. Herkese nasip olmaz bu huzur, bu mutluluk. Bana nasip oluyor. Vatan uğruna can vermek ne kadar da şerefli. Bu can, bu kan boşa gitmeyecek. Canım feda olsun bu vatana. Mehmet Akif ne kadarda güzel söylemiş,” Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?/ Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!” bu mısralar dilimde dönüyor.

Anneme söyle, sakın üzülmesin. Bayram havası olsun evde. Herkese nasip olmaz bu, sizde biliyorsunuz. Hakkınızı helal edin. Kınayla uğurladığınız oğlunuz eve bir daha geri dönemeyecek. Son sözlerim bunlar size. Siz vatan uğruna şehit olmaktan gurur duyan bir oğul yetiştirdiniz. Teşekkür ederim. Babamın hayalini gerçekleştirmenin de mutluluğunu yaşıyorum. Hepinizi seviyorum.

Ah abim! Şehit olmadan önce bize mektup yazmış. Bilmiyorum onsuz hayat nasıl olacak. Jandarma abim olarak kalacak yüreğimde ve hep eksik yaşayacağım. Ah abim, gitmeden önce seni seviyorum diyemedim ama seni hep yüreğimde taşıdım.