Modernizm ve Paylaşmak

Bilgisayarın kapatma tuşuna bastığım zaman içimde kuşlar uçmaya başlamıştı bile. Görevimi son derece başarılı bir şekilde yerine getirmiştim. Ofisteki herkese biraz da gitmenin heyecanıyla "İyi akşamlar" deyip, kendimi kargaşaya ev sahipliği yapan sokakların içine attım. İşte harcadığım çabayı eve gitmek içinde harcamak zorundaydım. Ne de olsa büyükşehirde yaşıyorduk. Herkesin hayallerini süsleyen rengârenk bir yaşamın ev sahipliğini yapan büyükşehrin sokaklarına ilk adımımı attığımda ben de çok heyecanlıydım. Ama rengârenk hayatım gittikçe sıradanlaşmaya yüz tutmaya başladı. Farklılaşmanın çok zor olduğu bir noktalar silsilesinde yaşıyorum.

Durakta beklerken bir evli çiftin konuşmasına kulak misafiri oluyordum. "Ayhannn!" diyerek adeta kedi gibi mırıldıyordu kadın kulaklarımda. "Ne var gene?" diyerek bıkmış bir adamın bezginliğini anlatan cümle ile bu konuşma arasında kalmaktan darmaduman olacağımı tahmin etmiştim. "Biz ne zaman ev alacağız?"

–Para olduğu zaman.

–Paramız yok ki.

–Ben de sana onu diyorum zaten para olmadan evi ne zaman alacağız o zaman?

–Kredi çekerek. Herkes kredi çekerek alıyor.

–Onu ben de biliyorum Banu. Ama herkese şeker dağıtır gibi kredi vermiyorlar.

–Bizim Nihal'ler yeni ev almışlar. Geçen gün bana onun havasını attı. O şıllık orada oturmayı hak ediyor da ben mi hak etmiyorum.

–Karı sen beni anlamayacağın galiba.

Aha şimdi vuracak derken otobüsün kapıları beni kurtarırcasına açıldı. Her dönemde olduğu gibi ev almak günümüzde de çok önemli bir yer tutuyor. Ama insanlar evi sadece barınmak için değil birbirleriyle rekabet için alıyorlar. İnsanlar hayatlarını ipotek altına alarak bir ömrü taşa yatırım yapmayı tercih ediyorlar. Tam bu çiftten kurtulduk diyordum ki dilime eşek arısı soksaymış dedim içimden. Sanırsam nişanlı bir çiftin tartışmasının içinde buldum kendimi.

–Mahmut ne zaman düğün alışverişe çıkacağız?

–En kısa zamanda hayatım.

–Yaklaşık iki aydır bekletiyorsun Mahmut. Nereye kadar bekleyeceğim?

–Uzatma Burcu. Maaşı çekemedim. Maaşı çektiğim zaman çıkacağız alışverişe diyorum.

–Sen öyle diyorsun ama babam öyle demiyor Mahmut?

"Hayy! O babanın şarap çanağına" diye söylenirken Mahmut, "Ne dedin duyamadım?" diyerek soru dolu bakışlarını zavallı Mahmut'a çeviriyor Burcu

"Babanın diyorum ellerinden öpüyorum. Onunla şarap kadehlerini tokuşturmak isterim" diyen Mahmut'u ve nişanlısı Burcu'yu terk ederek otobüs ayağını sonlandırıyorum. İnsanlar neden bu kadar aç gözlü oldu anlayamıyorum? Zaman geçtikçe dillerdeki kelimeler de anlamlarını yitirmeye başlarmış. Herhalde bu dönemde anlamını yitiren ilk sözcük "paylaşmak" olsa gerek. Yeni yeni de kelimeler türermiş. Paylaşmak kelimesinin yerini MODERNİZİM dediğimiz yeni bir akım mı dersiniz, yeni bir sistem mi dersiniz bilmiyorum ama ben buna "tasmalı yaşam biçimi" diyorum.

Modernizim, hayatımıza giren yeni ama eskiden beri kullanılan köle sisteminin şıklaştırılmış biçimidir. Çok sevdiğim bir atasözü var:"Eşeğe altın semer vursan eşek gene eşek!" der büyüklerimiz. Bu kelimeyi en iyi açıklayan cümledir bu atasözü arasında annemi gezerken izlemek gerçekten çok keyifliydi. Anne ne yapıyorsun? Hiççç! Tasmam nerede diye bakıyordum?