Hissizlik Anı

-Niye bu kadar çok sigara içiyorsun?

-Hissetmek için.

-Neden hissetmek istiyorsun ki?

-Belki dünyaya insan olarak geldiğimi hatırlarım. Belki şu tuvale bir şeyler karalarım. Belki yeniden hissederim.

Hissizlik çok yakınımızda. Küçükken sabahları pide almaya gönderilirdim. Fırından çıkarılıp  gazete paçasına sarılan pideyi eve götürene kadar ellerim yanardı. Bir zaman, o pideyi fırının başında duran ustanın binlerce pideyi tek tek gazeteye sardığını düşünmeye başladım. Acaba elleri hiç yanmıyor mu? Evet yanıyor, ama ne yazık ki artık hissetmiyor. O elleri binlerce pide yakmıştı ve o parmaklar artık hissetmiyordu.

Şöyle uzun zaman yaşadık. Geriye dönüp baktık, sadece hayal meyal. Bir şeyler fazla, bir şeyler eksik. Koca bir hissizlik anının içindeyiz. İşte bizim hayatımızın özeti. Duygusal olarak verilebilecek tüm tepkilerin yeri koca bir boştuk. Ne yaşadığın bilinmez, nasıl hissetmediğin bilinmez, sen sadece duygusuzsundur.

Hissizlik anına dair bilinmesi gereken; o parmakların her pideye değdiğinde biraz körleştiği, o kalbin her insana değdiğinde biraz biraz hissizleştiği…

-Yakalım mı bi' sigara, belki hissizliği çizersin?