28 Şubat'tan 31 Mayıs'a

Bir zamanlar sözde demokrasi dersi verenlerin bugün Gezi Parkı eylemleri ile başlayan olayların kışkırtıcıları olması ne kadar ironik… 28 Şubat sürecinde yaşananlardan hafızalarımızda kalanları şöyle bir hatırlarsak, bugün yaşanan olayları daha iyi anlamış oluruz. Madde madde yaşananları şöyle bir hatırlayalım:

  • 28 Şubat sürecinde, toplumun büyük bir kesiminin inanç özgürlüğüne engel olunurken, diğer kısmına özgürlükler sınırsız bir şekilde ikram edildi.
  • Süreç, eğitim alanında yapılan despotluklarla başladı. Önce üniversitelerde baş örtüsü yasağı, arkasından imam hatip liselerini ortadan kaldırmaya yönelik sekiz yıllık kesintisiz eğitim uygulamasına geçildi. Üniversitelerde ikna odaları kuruldu.
  • Halkın sandıktan birinci parti olarak çıkardığı Refah Partisi kapatıldı. Necmeddin Erbakan’a ve partinin kilit isimlerine siyaset yasağı getirildi. Bunlarla da yetinilmedi ve Fazilet Partisi de kapatıldı.
  • Ordu, öncelikli hedefini irtica ile mücadele olarak belirledi. Terörden ve dış tehditlerden daha tehlikeli olarak gördüğü inançlı insanlarla adeta bir savaş içerisine girdi.
  • Yine ordu, Batı Çalışma Grubu adında bir komite oluşturarak; insanları fişlemeye ve sindirmeye yönelik eylemler yaptı. Orduda görev yapan subay ve astsubaylardan dindar olarak gördüklerini disiplinsizlik nedeni ile Ordudan ihraç ettiler.
  • Kamusal alan diye bir tabir çıkararak, kamuda görev yapan memurların inanç özgürlüklerini engellediler. Kamusal alan tabiri öyle bir hal aldı ki; protokolde oturan yaşlı teyzeler baş örtülü diye kovuldular. Askeri hastanelere ve kışlalara ziyarete gelen asker yakınları sakallı ya da baş örtülü oldukları için kapıdan kovuldular.
  • Hükumetler kurulurken Genel Kurmay'dan icazet aldılar ve yine onların emri ile görevlerini bıraktılar.
  • Milli Güvenlik Kurulunda Anayasa kitapçığı atıldı. Arkasından kriz oldu ve bankaların içi boşaltıldı. Bir gecede milyonlarca lira zarar etti devlet.

Bu sürecin en önemli figürlerinden birisi elbette medya oldu. Sahte şeyhler ve müritler üretip, bunların yaptığı sapıklıkları İslam’a mal ettiler. Günlerce haber programlarında Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz ve Fadime Şahin üçlüsünü gösterdiler. Okulda namaz kılan öğrencileri hayret ve şaşkınlık içerisinde haber yaptılar.

Bu maddeleri çoğaltmak mümkün olmakla birlikte hafızalara kazınan maddelerini yazmakla yetineceğim. Şimdi gelelim ülkede bunlar yaşanırken sözde Demokrat ve Laik geçinenler ne yaptılar konusuna... Hakkını aramak için protesto yapan insanlara haklarını aramak için Türk mahkemelerine gitmelerini tavsiye ettiler. Kendilerinden olmayanları Yobaz ve İrticacı olarak nitelediler. Mahkemelerde görülen davaların sonucu hep hüsran oldu. Hiç bir davadan müspet sonuç çıkmadı. Türkiye'de hakkını alamayacaklarını anlayanlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gittiğinde, onları da Türkiye’yi Avrupa’ya şikayet etmekle ve vatan haini olmakla suçladılar…Yaptılar yaptılar… Bunları yaparken de zenginleştiler ve servetlerine servet kattılar.

Bunlar yaşanırken ülkede, şimdi Özgürlük ve Demokrasi düşkünü gözüken yazar, sanatçı, aydın insanlar yapılan zulümleri zevkle seyretmekten ve her fırsatta bu ülke insanlarını aşağılamaktan başka hiç bir şey yapmadılar.

Peki ya bugün?

Bugüne gelirsek esasında söylenecek çok fazla bir şey yok. Sözüm ona bir takım aydın zümre ve sanatçıların önderliğinde başlayan olayların arkasında yatan zihniyet çok açık. Nedenlerini onlar söyleyemese de ben onların yerine ben madde madde açıklayayım:

  • Dün ezdikleri, hor gördükleri insanların bugün iktidara geçip Türkiye’yi yönetmelerini,
  • Bin yıl sürecek dedikleri 28 Şubat sürecinin birkaç yılda bitmesini ve sorumlularının yargılanmasını,
  • Kendilerinin başkalarına tanımadığı fikir ve düşünce hakkının kendilerine tanınmasını, (Sözcü gazetesini ve Aydınlık dergisini örnek verecek olursak ne denli geniş bir özgürlük olduğunu çok açık bir şekilde görürüz.)
  • Her fırsatta göreve çağırdıkları ordunun, kışlasından çıkmayıp asli görevini yapmasını,
  • Kendilerinin başaramadığı icraatların şimdi yapılmasını; İMF'ye olan borcun bitmesini,
  • Ekonominin büyümesini,
  • Terörün bitirilmesi konusunda atılan adımları kabullenemiyorlar.

Sosyal medyada Gezi Parkı'nda yaşanan olayların nasıl başlayıp nerelere geldiği malum. Bu konu zaten herkes tarafından yazılıp çiziliyor. Bu konuda bir şeyler söylemekten ziyade arkasında yatan zihniyete değinmek istedim.

Şimdi verdiğiniz öğütleri hatırlatma vaktidir. Eğer haksızlığa uğradığını düşünüyorsan, hakkını mahkemelerde ara. Ülkeni Avrupa’ya şikayet etme. Yabancı medyanın provokasyon dolu haberlerini ülkene taşıma. Kamu düzenine riayet et ve devletin güvenlik güçleri ile çatışmaya girme… Hani her zaman diyordunuz ya; 'Demokrasi bir gün herkese lazım olur'...

Mustafa Atak